Toplumun ortak yarasıdır “yardımlaşma” adı altında toplanan malzeme ve yardımların yerine ulaşıp ulaşmadığı.

Hep şüpheli yaklaşılır.

Hep “acaba beni kandırıyorlar mı?” sorusu çöker zihinlere.

Bu kuşkuların sebebi, yardımları toplayan, kişi ve kurumlara olan güvenin zedelenmesinden dolayıdır.

Yardım adı altında toplananlar nerelere gidiyor?

Yardıma muhtaçlara mı, yoksa?!!

Nereye?
*

Vatandaşların  iyi niyet duygularını sömüren asalakların yarattığı bu güvensizlik ortamında, yine de yardımlaşma kültürü yaşıyor ise bunun tek sebebi, Türk örf ve adetlerinden kaynaklanmaktadır.

Yoksa… bunca şeytanlığın ortalarda gezdiği ortamda kimse ne elini cebine atar ne de bir tek battaniye verir.

Veriyor ise bu insanlığındandır.

Vicdanının O’nu huzursuz edeceğini bildiğinderdir.

*

Elazığ depreminin gecesinde bile sosyal medya aracılığı ile dolandırıcılığı soyunan insancıkların yine çıktı ortaya.

İşe bir lira ile başladılar.

Ver lirayı mutlu ol.

1 milyon kişiden alsa 1 lira, al sana 1 milyon lira.

*

Haberlere bir belge düştü yine.

Belgede Kızılay’ın bir vakfa para verdiği yönündeki bu belge iç kararttı.

Şimdi gel vatandaştan Kızılay için yardım iste.

Hele ki, yöneticilerinin binlerce lira maaş aldığını okuyorsan !

Ge de çık bu işin içinden?

*

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç bir konuşmasından Milli Eğitimin müfredatına “İyi insan olma” derslerinin konulmasından  söz etmişti.

Önce eğitim diyor isek, ailede başlaması gereken iyi insan olabilme eğitiminin, okullarda da  devam etmesi ile belki bu yozluğun  önüne bir parça da set çekebiliriz.

Ama genetik bir yapıyı da göz ardı edemezsiniz ki.

Göz ardı etmeden, aile yapısının da incelenerek eğitimin içeriğini geliştirerek iyi insan derslerine başlanılmalı.

Öyle bir güvensizlik ortamı oluştu ki, gerçekten yardıma muhtaç olan ile olmayanı ayırt edemiyoruz.

Oysa…

Herkes bir yardıma muhtaç vatandaşa yardım etmek ister tabi ki.

Manevi haz diye bir  var.

Paylaşalım.

Paylaşarak mutlu olalım da!

Şu eşkıyalar bu konuda da mutluluğumuzun bozuyor ya!