Toplumun içinde öyle olaylar yaşanıyor ki, kimi zaman tanık olduğumuz veya duyduğumuzda “aaaaa öyle mi, inanılmaz!” gibi hayret ifade eden sözleri istemeden de olsa ağzımızdan çıkarıyoruz.
Hayret!
Nasıl olur?
Öyle mi?
Vay!
En güvendiğim babamdı!
 
Emekli bir polis kendisi. İyi bir baş komiserlik görevi de yürüttü. Resmi görevler bittiğinde bu meslek gruplarındaki kişiler ile arkadaşlık yapabildiğinizde, öyle olaylar öğrenirsiniz ki, gerçekten büyük şaşkınlık yaşarsınız.
Bu komiserimiz ile yaptığımız ince belli çaylı sohbetlerimizin demi de çok farklı oluyor.
Birbirini anlamak ve tanımak!
Ve ortak paydalarda aklın yolunda buluşmak gerçekten insanı insan yapan değerlerin başında geliyor.
Komiserimizin yaşamın içinden anlattıklarının konusu ise  “ispiyonculuk” üzerineydi.
 
Dedi ki:
“Biz, bize ispiyonculuk yapanların çok ama çok iyi karşılarız.
Onları ne kadar sevdiğimizi ifade edecek söz ve davranışlarda bulunuruz.
Şişiririz.
Kasım kasım kasılmasını sağlarız.
‘Aferin baba’ bile deriz.
‘Sen delikanlı adamsın’ diye gazın içinde boğarız.
Olabildiğince mutlu ederken, diğer yandan da aba altından sopa da gösteririz.
Tabi ki bu bizim işimiz.
İşimizin gereklerini yerine getirirken, ispiyonculardan hem bilgi alırız, hem de yeni ispiyoncular kazanmak için yol da yaparız.”
 
Anlattıkları bilmediğimiz yeni bir şey değil. Ama dinlemek güzel.
Bu tespit ve yorumlarımın devamında ise konuya farklı bir pencere açtı.
 
Dedi ki:
“Biz her ispiyoncu gelip gittikçe, peşinden konuşuruz.
Deriz ki; ne şerefsiz, alçak, rezil birisi.
Kendini insan sanıyor.
Ve toplum içinde, ‘benim aram polisle iyi’ diye hava da basıyor.
Zavallı bu tipler.
Kişiliği bozuk ki, ispiyonculuk ile geçimini sağlıyor.”
Araya girdim hemen:
“Ama bu tespit yanlış değil mi? Size hizmet eden birini bu şekilde suçlamak ağır olmuyor mu?”
“Hayır! Tam aksine… Ben polise ihbarda bulunanları kast etmiyorum ki. Geçimini bu işten sağlayanlara söylüyorum. Bunlar devletin görevlileri değil. Bunlar toplumun asalakları. Yaranmak için akla mantığa gelmeyen bilgileri getirerek ‘önemli insan’ olduklarını göstermeye çalışırlar. İhbarcı ile ispiyoncu aynı kefeye konulmaz. İhbarcı, kanunların suç saydığı bir konu veya olayı dürüst vatandaşlık çerçevesinde bildirerek görevini yapmanın mutluluğunu yaşar. İspiyoncu ile aralarında bir kere karakter farkı vardır. İspiyoncu basit, zavallı, tufeyli, asalaktır. İhbarcı ise kanundan yana olup, kanun uygulayıcılarına yardımcı olan vatandaştır. Dürüsttür!”
İlginç geldi mi sizlere?
 
Şimdi niye tuttuk yerde “ispiyonculuk” üzerine eski bir bilgiyi gündeme taşıdım ki.
Devir öyle bir devir ki, Köroğlu’nun sözünü tekrarlamak isterim:
“Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.”
Şimdi…
“Akıllı dedikleri aletler çıktı, son dirhem delikanlılık da battı.”
 
Yani?
Kötü örnekler öylesine çoğaldı ki.
İspiyonculuk patladı.
Trafik de çift yönlü!
Bir sağa, bir sola!
Bir sola, bir sağa!
 
İspiyonculuk bir meslek oldu.
Son model geçim kaynağı!
Meraklısı da çok !