Çoookkk eskilerden  siyasetçi-gazeteci ilişkisi ve iletişimi ile ilgili yaşanmışlardan örnek vermek istiyorum.

Dün ile bugün arasında ki köprüde kimler gelip kimler geçtiğine vurgu yapmak amacım.

Örneğin eski siyasetçi ve şu anda uzun bir süredir rahatsızlığı nedeniyle  evinde dinlenen Feyzi Yılmaz’dan söz edeyim.

Fevzi Yılmaz, dar alanda çok büyük paslaşmalar yapabilen bir siyasetçi olarak, ilçeye  hizmet kazandırma açısından farklı ve doğru girişimler yapardı.

Örneğin…

Kendisi ANAP’ın ilçe başkanı iken partisinin aleyhinde yazılar  yazdırırdı.

Şaşırdınız mı?

Hiç şaşırmayın ve devamını okuyun lütfen.

Herhangi bir hizmeti sağlamak için Ankara’da yaptığı girişimlerde sonuç alma konusunda bir “yavaşlık” hissettiğinde, yakın görüştüğü gazetecilere “Yazın valla. Canımıza okuyun” derdi.

Zaten ilçe hizmet kazandırmak için görüş ve düşüncelerini özgürce yazın söyleyen gazeteciler de, karşısında darılıp küsecek bir siyasetçi bulmamanın da rahatlığıyla, ANAP’ı yerden yere vururlandı.

Vur ha vur!

Feyzi Yılmaz da, bu gazetelerin hepsini toplar ve Ankara’ya gittiğinde ilgili müdürlüğün yöneticilerinin önüne bu gazeteleri atar, “Yerel basın bizi yerden yere vuruyor. Beni Ereğli’ye sokmayacaklar. Bu işleri niye engelliyor veya yapmıyorsunuz?” sözleriyle baskı kurardı.

Ve…

O geciken hizmetler şıkır şıkır, tıkır tıkır gelirdi.

Akıllı siyasetçiydi Feyzi Yılmaz.

Ya şimdi?

Şimdi mi, şimdi ilçeye gelecek ve gelmesi gereken hizmetlerin önünde bırakın çözüm yaratmayı, çözümsüzlüğe mahkum edilen bir siyasetçi profili var.

Okudukları dedikodu.

Değer verdikleri basitlikler.

Isıttıkları ise koltukları.

Günümüzde okuyan siyasetçi de, kamu görevlisi de  yok ki!

Bir görüş ve düşünce ortaya atıldığında gündem öyle bir oluşurdu ki, kamu görevlileri de kendi sorumlulukları kapsamında bilgilendirmeler yapar, ya da konuyla ilgili devletin görüşlerini yazılı bildirirdi.

Şimdi böyle bir alışkanlık yok!

İki günde yerel kültürü, sanatı, ekonomiyi öğrendiğini sanan siyasetçi ve kamu görevlileri, kendi çalıp kendileri çalarak,  tribünlerde geziniyorlar.

Katılımcılık ve ortak akıl düşüncesinin uzağından bile geçmiyorlar.

Paylaşma kültürü olmayandan, ne siyasetçi, ne kamu görevlisi, ne meslek odası yöneticisi ve sivil toplum kuruluş temsilcisi olur mu?

Ama…

Devir dedikodu haberliğine prim verme dönemi olduğu için ciddi konular umurlarında olmuyor.

Okur koltuğa tamam iş bitti.

Yani, salla başını al maaşını.

Sallana sallana Ereğli kaybediyor da, onların bir elinde ayna diğerinde de cımbız var,

Umurlarında mı Ereğli ?