Seçim seçim seçim diye diye diye…

Günler günleri öyle bir kovaladı ki…

Önce aday adayları…

Sonra “aday kim olacak?” merakları.

Ardından meclis listeleri derken…

Nihayet liste açıklamaları dedik!

Nihayet “Geldi çattı Ramazan” der gibi…

Seçime odaklandık.

Tahminler tahminleri kovaladı.

Ereğli’de belediye meclis sayısını yüzde 98 tuttururken, il genel meclisi tahminimde yanıldım.

Öyle ya, şehir merkezindeki rüzgarı gözden kaçırırsan, tabi ki yemek iddiasını kaybedersin. Kaybedip te çamura yatmak yok öyle. 1 nisan akşamı aradım ve “iddiayı kaybettim, borcumu ödeyeyim” dediğimde seçim yorgunu olan “Abi başka bir gün yapsak” dedi.

Söz ağızdan çıkar.

Bu borç ödenmeli.

Öderiz de!

Seçim geçim işlerinde, kedileri azdırıp çatılarda dolaştıran martın son günü olan 31’nde abra kadabra diyerek sandıklar açılıp da gerçek final ortaya serilince, konvoylar dolandı şehrin böğründe. Kenardan köşeden geçip gitmek mümkün olmayınca, Meydanbaşı’nda düştüğüm konvoy coşkusundan Atatürk Anıtı’nı geçince anca özgür kalabildim.

Şakası bir yana bu konvoylar beni çok korkutmaya başladı. Hele o askere uğurlama konvoyları öyle tehlikeli ki ! Gençler akıllara durgunluk veren çılgınlıklar ile trafikte terör estiriyorlar.

Artık bu işlere bir dur denilse.

Yakışmıyor denilse.

Aynen düğün konvoyları gibi…

Gürültüye hayır!

Ama seçim akşamı da bunu engellemek mümkün değil ki!

Frenler tutmuyor.

Sanki; “Gördün mü gördün mü?” der gibi.

Akıyor binlerce insan sokaklara.

Ya şimdi?

Seçim bitti de, iş başladı mı?

Zor dostum zor.

Her gün ziyaret.

Çay içelim.

Fotoğraf çektirelim.

Dünü de unutalım.

Ne dedi büyüğümüz; dün dündür.

Dün de ki oynaklıklar falan filan, yandan yandan.

Şimdi devir değişti.

Kral kraliçeyle birlikte öldü, yaşasın yeni kral!

İnşallah da “maşalllah” çeke çeke bu ziyaretler de biter ve herkes işine gücüne bakıp da toplumun beklentilerine şöyle bir dört elle sarılma vakti gelir.

Hele şu ziyaretçiliğin cılkı iyice bir çıksın da!