Bir haber kanalının sunucusu canlı yayında kendisine gönderilen mesajı görünce şak oldu.

Nasıl olmasın?

O sözler bir insana yakışmaz ki.

Hakaretin ötesi.

Alçaklık.

Şerefsizlik.

Mesajı okuyunca içinden “ya sabır” çekse de patladı en sonunda.

Dedi ki, gelen mesajı aynen okuyorum sayın izleyiciler. Varın gerisini siz değerlendirin.

“Bunu okuduğum için çok özür diliyorum” diye not da düşen sunucu mesajda "’Seni gördüğüm yerde yakalayıp domaltıp bağırta çağırta g... s... haberin olsun” yazdığını söyledi. (Noktalı bölümler ekranda açık açık okundu, ancak ben yazmıyorum burada)

İnanılmaz.

Bu nasıl bir ruh dünyası?

Nasıl bir kişilik.

Aynı sözler o mesajı gönderen kişinin anası, bacısı, eşi, teyzesi, anaannesi, babaannesi, veya bir başka yakını olan kadına gönderilse ne yapar?

Ne yapar sahiden?

Eline alır mı tabanca tüfeği.

Gidip vurur mu?

Katliam mı yapar?

Yoksa… “Kendim ettim kendim buldum mu” der?

Ya insan okurken utanıyor.

İnsan olan herkesin bu sözlerden dolayı büyük rahatsızlık duyması elbette kaçınılmaz,

Öfke patlaması yaşar insan.

Ancak. Bu sözü söyleyenler utanmaz.

Utanmadıkları gibi büyük bir yapmış gibi sırıtırlar.

Hatta gururlanırlar bile.

Oysa, bu sözler bir hastalığın ifadesi.

Derhal tedaviye alınması gereken bu mahluklara hak ettikleri ceza mutlaka verilmeli.

Kimsenin kimseye hakaret etmeye hakkı yok!

Hangi görüşten, ırktan, mezhepten, dinden her ne olursa olsun hakaret edilmez.

İşte burada devreye kim girmeli?

Hukuk!

Hakarete uğrayan ve bu sözleri canlı yayında okuyan sunucu Özlem Gürses soluğu savcılıkta alıyor hemen.

Diyor ki, hakarete uğradım bu şahsı cezalandırın.

Savcılık bu şikayete takipsizlik veriyor.

İnanılır gibi değil.

Sebebi de, “Hakaretin kime yapıldığının anlaşılamadığı” gerekçesi.

Kadın diyor ki, “bana gönderildi bu mesaj”,

Savcılık da “hayır kime gönderildiği belli değil.”

İşte bunu anlamak zor.

Zor değil zorun da ötesi.

Savcılıklarımız mağdurları korumaz ise kim koruyacak?

Hukuk devleti değil miyiz biz?