Açıkça söyleyeyim “Vallahi de billahi de gına geldi gına!”

Her gün aynı film!

Aynı sözler!

Aynı fotoğraflar!

Aynı vurgulamalar!

 

O aday çok ilgi görmüş.

Havai fişekle karşılamışlar.

Yollar insan seli olmuş.

Trafik kilitlenmiş.

Projelerini açıklamış.

Zama zingo!

 

Bilgisayarın karşısına geçtiğimde “Of!” çekmekten başka çarem yok.

Önümde iletiler, yanında fotolar.

Otur ve habere dönüştür.

Yolluyorlar!

Yayımlamasan olmaz!

Yayımlasan da olmaz!

Ne olacak peki?

 

İşimiz habercilik ve gazetenin adı da “ÖNDER” olunca, her görüş ve düşünceye açık olma ilkemiz ile başlıyoruz yazmaya.

Günler günleri kovalarken, haberin başlığını bulmak, ardından spot veya spotları yazmak hiç de kolay değil.

Tekrara düşmemek gerek.

Haberin özünü vermek gerek.

Okuyucuya temiz bir haber sunmak gerek.

 

İnanın tadı yok!

O eski seviye ve saygının yerini başka  şeyler doldurduğundan zoraki gidiyor parmaklarım tuşlara.

Yine de okuyup, ayrıntıları öne çıkarıp gönderilen iletilerin  okuyucular tarafından fark edilmesi için çaba sarf ediyorum.

Adayları biliyor ve tanıyoruz.

Ne söyleyeceklerini ve ne söylediklerini de aşağı yukarı tahmin ediyoruz.

Farklı bir söz yok şu ana kadar.

Bir tek “İl olmaktan söz edildi” bu konunun altını çizdim.

Ama biliyorum ki, bu ifade de seçim balı.

Sür gitsin.

Yerse yer!

 

Şu seçimler bitse de normal rutin işimize dönsek.

Yaşadığımız bölgenin gerçek sorunlarına eğilsek.

Ha aklıma gelmiş iken adaylardan biri, iftar çadırları kurmayacağını ve fakir fukaranın evine sıcak aş göndereceğini söyledi. Bu sözü atlamamam lazım. Öyle ya, neredeyse Pazar çantalarını bile yardım şovu yapmak için fırsat kollayanlar var da!

Yardımı bile reklam için yapanların eline bir fırsat geçse ne olur?

Mide bulandırıcı bu işler.

İnsan onuruna saygısı olmayanın, hizmette gözü olur mu?