Antalya’dan Fikri Cinokur aradı telefonla. Dedi ki, “Bizim Antalya’da gazetecilik yapan bir arkadaşımız şu an Ereğli’de. Adı Yakup Özyıldız. Kendisi karavanıyla sahillerden Türkiye’yi dolaşıyor. Ereğli’den de memleketi olan Rize’ye kadar gidecek.”

Sözün tamamını söylemeye gerek yok.

Telini isteyip ve arayıp Engin Balık’ı tarif edip buluşma teklif ettim.

Buluştuk!

Yakup, çakma değil,  gerçek Laz!

Fındıklı’dan.

Zaten Arhavi ve Hopa ile birlikte Fındıklı’nın Laz olduğunu hep söylerler. Yani; Karadeniz denildiğinde Zonguldak’tan Rize’ye kadar olan tüm sahil şeridinde, sadece Rize’nin Pazar ilçesinin bir kısmı ile birlikte  Fındıklı-Arhavi-Hopa’dadır Laz! 

Siz bakmayın tüm Karadeniz’i “Laz” olarak tarif edenlere. Gerçeğinde değildir. Zonguldaklı, Bartınlı, Kastamonulu, Sinoplu, Samsunlu, Ordulu, Giresunlu, Trabzonlu, Rizeli ve Artvinlidir aslolan.

Laz’ın hası ile Ereğli’de buluşunca, hemen aklıma bizim Lazlar geldi.

Önce, Cihangir Bilgin düştü aklıma.

Aradım Cihangir’i ve dedim ki, “Ya karşımda Türkçe bilmeyen bir  Laz var. Derdini anlatamıyor. Telefonu versem de, bana tercümanlık yapar mısın?”

“Olur!” dedi ve verdim telefonu.

Başladılar Lazca konuşmaya.

Araya Türkçe konuşmalar da girince,  çakalladım konuştuklarını. Yakup bir ara kendisiyle ilgili “Bilginlerdenim” dedi.

Tesadüfün böylesi!

Ben Yakup’a telefonu verdiğimde, kiminle görüşeceğini söylememiştim ki.

Bir tarafta Cihangir Bilgin, diğer yanda misafirimiz Yakup Özyıldız. Ve  Yakup’un anne tarafı da Bilgin!

Hayda!

Bir süre sonra Cihangir Bilgin buluşma yerine geldiğinde, bahçeyi süzmeye başlamış.

Yakup dedi ki, “Ha bu etrafa bakan Laz’dur. Acaba bu mu?”

Döndüm baktım ki, o! Cihangir Bilgin gözleriyle  bizi arıyor. El ettim geldi.

İki Laz biraraya gelince  bir süre muhabbetin dışına itildim.

Anan kimdur, baban kimdur, teyzen kimdur, köyün kimdur diye başlayan konuşma, derinleştikçe derinleşti.

Dünya ne kadar küçük!

Sen kalk Antalya’dan sahilden Türkiye gezisine çık. Ereğli’ye gelince Fikri Cinokur’u ara. O benim telefonumu versin. Ben “buluşalım” diyeyim. Sonra buluştuktan sonra bir başka Laz’ı arayıp yemeğe davet edeyim.

Ardından ili Laz buluşsun.

Yetmez!

Hatta akraba çıksın.

Keyfe bakar mısın?

Gece yarısına kadar devam eden Lazlı muhabbetin deminde, bu  tesadüfü yaşamanın güzelliğinde şerefe dedik.

Bir ‘merhaba’ bile o kadar büyük kapılar açar ki ! Unutulmaz dostluklara da ‘merhaba’ der!

Merhaba dostlar ve dostluklar!