“Dost dost diye nicelerine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır…”

Aşık Veysel’in bu sözlerini bilmeyenimiz mi var?

Elbette yok.

“Dost” dediğin ne ki?

“Elinin kiri!” diyen de var, “aranıp bulunmayan ve hep buldum diye sevindiren bir hayal!” diyen de.

Ama benim dostum var.

Hem de eskimeyen dost.

13 yaşında.

İlk adı dosttu, sonradan ‘dostum’a terfi etti.

Dostum hasta.

Vücudunda yaralar çıktı ve tedavi ediyoruz.

**

"Kandilli’nin suyundan içen Kandillilidir" diyor isek bu gerçeğin adıdır. Dr. Naci Yalçınkaya da Kandillili. Çünkü zamanında o sudan içmiş ve hep de gururunu paylaşarak söyler.

Kandillili insan nankör değildir ki.

Olamaz  da!

Neyse, Yalçınkaya ile denize cami yapılır mı konusunu tartışırken kendisi adres olarak kent meydanını gösterdi ben ise Şehit ve Şehir mezarlığını.

Bu çok renkli tartışmanın sonunda, hazır doktoru bulmuşken biraz bilgi alayım dedim ve dostumun rahatsızlığını anlattım.

Bir güzel sabunla yıka dedi.

Sonra, kurulayıp yaraların içine değil dışına tentürdiyot sürebileceğimi söyledi.

Gittim eve ve yatırdım dostumu hortumun ucuna.

Yaz mevsiminde soğuk su ilaç.

O’na da öyle geldi kafasını eğiverdi. Sabunlu su ile misler gibi olurken, gövdesindeki yaraya elim gelince daldı bana.ve Isırdı hergele birkaç kere ama yaralamadı. Yarasının etrafını temizlerken bir kez daha daldı elime ve sol elimin baş parmağıma dişini geçirdi.

Hem sol hem de başparmak.

Kanattı tabi.

Aradım tel ile Naci Bey’i, “dostum beni ısırdı ve parmağım kanadı ne yapacağım?” diye.

Merak edilecek bir şey olmadığını, kan akan yeri sıkıp kanın akmasını sağlamamı ve ardından sabunla yıkamamı ve de yarayı açık tutmamı istedi.

Öyle yaptım bende.

Ancak karnıma bir kurt düştü.

Ya kudurursam?

O zaman bana “bişeycükle olmas!” diyen Dr. Yalçınkaya’yı ısıracaklarımın ilk sırasına oturttum.

İkinci sıradakini sormayın asla söylemem.

İki, üç, dört, beş.

Say sayabildiğin kadar.

Ama…

Sizinle bir şey paylaşayım ve aramızdan dışarı sızmasın lütfen.

Ya ben ikinci sıraya kimseyi koyamadım.

Olmaz!

İnsan olan insan nasıl kıyar bir başkasına?

Olabilir mi?

Siz bakmayın Dr. Naci Yalçınkaya’ya taş attığıma.

Olur mu böyle olur mu?

Hele ki Kandillili ise, bir insan diğerine kem gözle bakar mı?

Tamam kimseyi ısırmayacağım.

Çünkü… Çünkü dostum aşılı.

Hali pek iyi değil.

Kolay mı benimle 13 yıl arkadaşlık yapmaya.

Taş olsa çatlar be!

“İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır.”