Kdz. Ereğli TSO’nun Başkanı Sayın Aslan Keleş’in basın toplantısındaki sözlerini baştan sona okudum ve inanın gerçekten de üzüldüm.

Gündemden uzakta kalan ve hep iş yaptığını söyleyen Keleş’in “İt ürür kervan yürür” sözüne ise hem şaşırdım hem şaşırmadım.

Şaşkınlığın, üslup konusu tabi ki.

TSO’nun başkanı “it” diyor!

Bu it kim?

Kendisini en çok eleştiren (benim bildiğim) Sn. Niyazi Özcan.

O mu?

Değil ise kim?

Aslan Keleş, ortaya bir kemik atıp “it” diyor ise hiç kusura bakmasın bu sözü ne kendisine ne de TSO Başkanlığı gibi bir kartvizit taşıyan kişiye yakıştıramadığım gibi ayıpladım.

Birileri farklı olmalı.

Ya da “olmalıydı” diyerek bu konuyu kapatıp diğer sözlerine gelelim mi?

**

Keleş, kampüs konusunda gecikme olduğundan söz etti.

İyi ki fark etti bu gecikmeyi.

Gecikme nedir?

Tam tamına 2 bin 758 gün.

Rakama bakar mısınız?

2 bin 758 gün önce gündeme gelen bir konu çözülmemiş ve bu konuda TSO Başkanı “bir gecikme var ama bu gecikmenin nasıl ve neden kaynaklandığını anlatmak lazım.” Sözleriyle hiç kusura bakmasın ama bu gecikmeye sebep olanları savunuyor.

Bir başka kentte 2 bin 758 gün önce başlayan proje böyle gecikecek ha?

Ey Allah’ım ey.

Oylum oylum fidan boylum yaparlar adamı.

Ne gecikmesi Aslan Bey ne gecikmesi.

Bu işin altında resmen Ereğli’nin gelişmesini engellemek ve hak ettiği hizmetleri vermemek var.

857 gün önce (kaç yıl yapıyor bu rakam) kampüs yapılması için bağış yapan Ahmet Erman bile isyan edip “yapmayacaksanız verin benim paramı!” diye bağırıyor ise Ereğli daha çok bağırmalı.

Daha çok ortak ses çıkarmalı.

Yani, ipe un sermemeli.

Gecikmenin nedenlerine bakmak gibi bir söz ile kampüs gündemini hafife almamalı.

**

Keleş’in bir de sahile cami yapımı konusundaki sözlerinin altını çizdim. Bu konuda ne zamandır gündemde. Belediye meclisi hayır kararı aldı. Zemin etüdü çalışmaları yapıldı. Platformlar imza topladı başvurularda bulundu. Belediye alternatif o kadar önerilerde bulundu. Aslan Bey nihayet şimdi konuştu ve denizin ortasına cami yapılmasının doğru olmadığını söylerken eski terminal alanını gösterdi.

Yapma Aslan Bey!

Bu kentin 50-100 yıl sonrasını görmek ve tahmin etmek sorumluluğu olanlar; değil sahile, değil terminal alanına cami yapılmasını, belediyenin daha yeni inşa ettiği Şehit ve Şehir Mezarlığı’nda caminin yapılması gerektiğini söyler ve bu doğru kararın arkasında durur. (Bugün cami yapmak isteyen sponsorlara da, gelin önce kampüsü inşa edelim der) Kendim gidip görmedim ama Ankara’da yaşayanların anlattığı Karşıyaka Mezarlığı’nın videosunu izledim. Cenaze geliyor ve tüm işlemleri bu mezarlıkta yapılıyor. Cenaze namazı da bu mezarlıkta kılınıp, cenaze oradan oraya taşınıp trafikte işgal edilmeden son görevler yapılıyor. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek var mı? Karşıyaka Mezarlığı’na TSO bir gezi düzenlesin ve belediye meclis üyelerini ve sivil toplum örgüt temsilcilerini götürüp gerçek çözümün örneğini göstersin. Çok zor değil Aslan Bey.

Ereğli şehir merkezinde 4 adımda 4 cami var iken ve de denizin artasına cami yaparak liman içinin tüm deniz hareketlerini değiştirip, balıkçı barınağını ve çekek yerlerini tehlikeye atmak ne kadar yanlış ise bir avuç meydanı da korumamak bu şehre yapılmış bir yanlıştır.

Ah Ereğli ah!

Ereğli’de bu işleri oturup konuşacak ve “at” , “İt” demeden tartışabilecek ortamları nasıl da kaybettin de, bu günlere geldik.

30 yıl önce Ereğli’de Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve Ereğli’nin pilot bölge olması, dil sürçmesi değil görünen gelecek konusunda “Ereğli ili” telaffuz edilip, 2 binli yıllarda 250 bin nüfustan söz edilirken, 8 yılda bir kampüsü yapamadık, şimdi de cami yapma derdine düştük.

NOT: Konu cami olunca hemen başka noktalara çekiliyor. İnanın Ereğli’de bir tek kişiden bile cami yapılmasına karşı söz duymadım. Herkes evet büyük bir cami yapılmasından yana. Ancak sıkıntı caminin yeri. Sahil ve terminal alanı yerine farklı önerilen var. Neden o alanlar değerlendirilmiyor ve neden inat ediliyor? Oysa, bir kentte yaşayanların söz ve karar hakkı olmalı. Sandık konulur ortaya ve tüm seçenekler sıralanıp vatandaşa “senin görüşün ne? Kararı sen ver” denilmeli. Çıkan sonuca de herkes saygılı olmalı. Demokrasilerde halk ne derse o olur! Öyle de olmalı!