Bela mı bela!

Hem öyle bela ki, vurduğunda öldürür!

En kötüsü de sakat bırakır.

Ve de elaleme muhtaç hale düşürüp süründürür.

İnsanı hayatından bezdirir!

Ölmek istesen de ölemezsin vallahi de, billahi de!

Oysa her şeyin bir kolayı var da.

Uygulayan kim?

Bela mı bela!

*

Bir çok kişinin başına gelen bu beladan kurtulmak için doğal yollardan gitmek var iken neden elin gavuruna üç beş kuruş kazandıralım?

Kazandırmayalım.

Hem doğal hem ucuz.

Yol belli yöntem belli.

Beladan kurtulmanın tek yolu:

Yürü yavrum yürü.

Yürü o zaman yürü!

*

Rakamlar 19-20 de gezinmeye başlamış çoktan da, anlayamamışız hiç.

“Vücut alışmış” dediler.

Oysa…15 rakamı bile çok tehlikeli imiş!

Komaya sokarmış!

Adam sende “biz Türk’üz bize bir şey olmaz!” diyenlerden olunca, 19-20 yetmez ki!

*

Her ne kadar “Yaşlıyım ama ihtiyar değilim” havası vuranlardan biri de ben olsam da; bu iş, hiç iş değil!

Karşımdaki çok oynak çünkü.

Şakaya gelmez.

*

Konu tansiyon rakamları. Uçmuş ve kontrole alınması gerek.

Teşhis belli de, peki ya tedavi.

Ya ilaç ya spor!

Doğal tedavi spor olunca, “yürü” dedik ve düştük yollara,

Haydi bakalım doğru sahile.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “aman dikkat Ereğli’nin hava kalitesi kötü” diye uyarsa da, yürümeye mecbur insanlar.

Ne yapacak, nereye gidecek?

Var mı başka alternatif?

*

Sahilin spor yolu, öncelikle bebek arabaları ve sallan da gel yavrum gezinti havasındakilerin tercih yolu. Yolun sağı ve solu keşmekeş. Çarpa çarpa gidiyorsun. Sahi bu belediyemiz şu yapıştırmalı ayak izlerini spor yolunun gidiş ve geliş yönünün sağ tarafına yapıştırarak, bir eğiticilik yapamaz mı?

Çok mu zor?

Yooo! İstemek başarmanın yarısıdır!

Sonra, 15-16 yaşındaki çocukların bile spor yolunu kapatma işgaliyle yürüme alışkanlıkları, “büyüğe saygıyı” bile öldürmüş ya!

Vah bize!

Hele şu çıt çıt çıt çekirdek çıtlayıp da, çıtladıklarını önüne öbek öbek yığanlar yok mu?

Gözüme kestirdiklerime (ters yanıt vermeyeceğini umduklarım) “bizim mahalledeki Ahmet ağanın oğlu belediyede çöpçü. Sizin bu attıklarınızı o çocuk temizliyor” diye taşlamaya başladım. İnanın yüzü kızarıp attığı çekirdek kabuklarından utananlar olduğu kadar, “sana ne?” der gibi ters bakanlara da rastlıyorum.

Sahil boyu enteresan.

Renk.

Kimi zaman da güzel örnekler de yok değil hani.

Hani o çekek yerlerindeki mimoza ağacının farkında olanların yüzlerindeki gülümseme, tüm olumsuzlukları alıp götürüyor.

Bir de saygı çerçevesinde davranış içinde olanlar, gerçekten de insanın yüreğini coşturuyor.

*

Sağlıktan daha büyük hazine mi var.

Tüm Ereğli senin olsa ne yazar?

Sağlıklı olabilmenin en önemli gerçeğinin yürüyüş olduğunu tansiyon ve şekerin her fırlamasında anlayıp “mecburi üşengeçlikten” vazgeçince tekrar tekrar hatırlayarak öğreniyoruz.

Oysa söze gelince, başkasına “yürü” demeyi biliyoruz.

Akıl vermek ne kadar da kolay!