Yok mu yani?

İyi gazeteci, kötü gazeteci,

İyi siyasetçi, kötü siyasetçi,

İyi polis, kötü polis,

İyi doktor, kötü doktor,

İyi esnaf, kötü esnaf,

İyi işçi, kötü işçi,

İyi öğretmen, kötü öğretmen.

Say sayabildiğin kadar!

Vs…vs!

*

Olmaz mı?

Virüs virüs!

Sürüsüne bereket (!)

Azı da yok ki!

*

Ha bir de bunun tam tersi olsa da,  son dönemde çok yakından tanıdığımız kötü virüsün bir de iyisi olamaz mıydı?

Geçin korana puştunu.

O şeytan!

Örneğin “SEVONA VİRÜSÜ” girseydi yaşamımıza!

Girdiği her yerde, “savaşa hayır!” sloganları attırsaydı.

“Önce insan” ilkesini yerleştirseydi.

Doğa sevgisini aşılasaydı.

Egoları sıfırlasaydı.

Hoşgörü rüzgarları estirseydi.

“Çalmak” gibi alçakça bir duyguyu yok etseydi.

Eşitliği gerçek temele oturtsaydı.

“Ezme, dayatma, sömürme” gibi sevimsizliğin ümüğünü sıksaydı.

Aşk duygularını ateşleseydi.

“Benim memurum işini bilir” gibi rezil  bir düşünceyi siliverseydi.

Yan gelip yatma fikri yerini “çalış çalış çalış” heyecanını  ayaklandırsaydı.

Vefasızlık gibi ayıbı kireç kuyusuna atsaydı.

Yasaları hiçe sayan tüm saplantıları askıya alsaydı.

Özgürlük haklarını askıya alanları şöyle okkalı bir öpüverseydi.

Toplumu yanlış yöne sevk edenler ya da etmeye çalışanlara fırsatın f sini bile vermeseydi.

Her gün bir çiçek ve bir fidan dikiniz anlayışına herkesi mecbur etseydi.

Rüya gibi.

Vs…vs…

Kim sevmez bu virüsü?

*

İşte o zaman, “Hayat bayram olsa” şarkısı da,  ne  çok yürekten ve coşkuyla söylenirdi!

“Bütün dünya buna inansa, bir inansa!”