Kazacaklar toprağımızı koca koca iş makinalarıyla.

Kazdıktan sonra eleklerden geçirecekler.

Geçirirken de, siyanür ile arayacaklar.

Ne mi?

Altın altın!

Altın arayıcıları Türkiye’de.

Hem de, oksijen deposu Kaz Dağlarında.

Ülke bizim, toprak bizim ama toprağımızı yabancılar kazıyor.

Vay anasını.

Kurtuluş Savaşı.

Kuvayı milliye

Misak-ı milli

Ve bugün.

Kaz dağları kelleştiriliyor.

Yok ediliyor.

Yani:

Vatan elden gidiyor!

**

Dünyanın yenilenebilir enerjiye dönüş yapma konusunda çok ciddi yatırımlar yaptığı günümüzde, Türkiye fosil yakıtlı termik santrallerle çevrili. Yetmiyor, yenilerini yapmak için de cennet gibi bölgeler yenilerinin kurulması için tahsis ediliyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da, ÇED raporlarını şakır şakır veriveriyor.

Ne ilginç değil mi?

Ülkemizin geleceğini sağlamak ile görev bakanlık, kanser bacalarının dikilmesinden yana tercih kullanıyor.

Gerçekten çok istediğim olay ne biliyor musunuz?

Bu kararların altına imza atanları da, o kanser bacalarını kurdurdukları bölgelerde yaşamaya mahkum etmek.

Kanser hastalığının ne olduğunu yaşayarak görsünler.

Kemoterapinin ne olduğunu, onkoloji servislerinden yaşananları öğrensinler.

Saçları dökülen çocukları bilsinler.

Ve sonra, ilaç  sektörünü besleyen bu hastalığı yayanların vahşi kapitalist dünyalarını girip, ülkenin dört bir yanını niye cehenneme çevirdiklerini öğrensinler.

Termik santraller ve şimdi de siyanür.

Biliniz ki, siyanür dünyanın başının belası.

Şimdi Kaz dağlarında.

Yakın bir zamanda da Gümeli yaylasında.