Kdz. Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği’nin 63. Sayılı bülteninde Sadun Duran’ın bu müthiş araştırmasını sizlerle paylaşıyoruz.
İspanyol seyyah de Clavijo 1404 yılında Timur’a elçilik yolculuğu sırasında uğradığı Pontoraquia’yı şöyle anlatır:
Nüfusu az ve halkı az sayıda Türk hariç tamamen Rum olan şehir bir süre önce Konstantinopolis İmparatoruna aitti. Bize anlatıldığına göre, yaklaşık aşağı yukarı otuz yıl kadar önce Konstantinopolis İmparatoru burayı Süleyman Çelebi’nin babası olan Türk Sultanına binlerce duka karşılığında satmış.
14. yüzyıl sonlarında Türk egemenliğine geçen, o dönemde Ceneviz ve Avrupalıların kullandığı ismiyle Pontoraquia, yani Pontus Herakleia’sı; bugünkü adıyla Karadeniz Ereğli’de Rum nüfus zaman içinde azınlığa düşecektir.
Ereğli’nin Türk hâkimiyetine girmesinden sonra kentteki Rum varlığı ile ilgili rakamların en eski tarihlisine, Prof. Suraiya Faroqhi’nin araştırmasından ulaşırız. 16. yüzyıl Osmanlı kayıtlarına göre kentteki 343 vergi mükellefinden 42’si Rumdur. Bu, yaklaşık %12’ye denk gelir. Kentten geçen seyyahların anlatımlarında 19. yüzyıla dek nüfus durumu konu edilmez. Rastladığımız sayı veren ilk seyyah, 1818 Eylül’ünde Ereğli’den geçen Albay Rottier’dir ve “Nüfusu, üçte ikisi Türk olmak üzere 6000’i geçmez” şeklinde yazar. Yirmi yıl sonra, 1838 Mayıs’ında üç gün Ereğli’de bulunan Fransız rahip Eugène Boré, nüfusun 7.000’i geçmediğini ve Yunan mahallesinin kırk kadar haneden oluştuğunu belirtir. Aynı yılın Ekim ayında İngiliz seyyah William Ainsworth “Muhammedîlerin 250 hanesi var. Hıristiyan Rumlar ise yanında okulu bulunan bir kilise ve 40 haneye sahipler.” ifadesini kullanır. 1861 Temmuz ayında Ereğli’den geçen Fransız arkeolog George Perrot’nun nüfus konusundaki tespiti 300 Türk ve 70 Rum hane şeklindedir. 1886’da Ereğli’yi ziyaret eden Alman Albay Walther von Diest “Günümüzde kentte ancak 2.000 kişi ikâmet ediyor; bunların 500’ü son yıllarda burada tüm kıyı boyunca sayıları artan Rumlar.” şeklinde yazar, ancak bu sayılar yakın tarihli bilgilere bakıldığında biraz şüpheli gözükür. Vital Cuinet’nin 1895 yılında yayımlanan istatistiğinde resmi nüfus sayımlarına dayanan ilk net rakamları görürüz. Merkez kazada 5.082 Müslüman ve 1.242 Ortodoks Rum olmak üzere 6.274 nüfus vardır. 1914 nüfus sayımına göre ise 43.448 olan toplam kaza nüfusunun 42.059’u Müslüman, 1.389’u Rumdur. Mübadelenin hemen öncesinde, Büyük Millet Meclisi tarafından yaptırılmış “Türkiye’nin Sıhh’ı-i İctimâî Coğrafyası” araştırmalarından Zonguldak için Dr. Abdullah Cemal tarafından kaleme alınan 1922 tarihli yayına göre, Ereğli kazasının 41.794 olan toplam nüfusunun 1.000 kişisi Rum, 227 kişisi Ermeni kökenlidir; bu rakamlar 1916 Müstakil Bolu Sancağı Salnamesi’nden alınmıştır.
Kısaca özetlersek, Ereğli nüfusundaki yerli Rum oranı yıllar içinde azalarak mübadele arifesinde merkez kasaba nüfusunun yaklaşık beşte biri oranına düşmüştür.
Mübadele ve savaş öncesinde, Ereğli kasabasının idâri hayatına önemli bir gayrımüslim katılımı olduğunu 1869-1904 yılları arasında yayımlanan Kastamonu Salnameleri kanıtlar. Ereğli Belediye Meclisi’nin 1870 yılından itibaren rastladığımız üye listelerinde “İstori Ağa, Konstanti Ağa, Dimitri Ağa, Hacı Yorgi Ağa” gibi isimler her dönemde göze çarpar. Yıllar içerisinde 4 ile 6 arasında değişen meclis üyelerinin en az biri, çoğu zaman ikisi Rum kökenlidir. 1904 yılında sonuncusu yayınlanan Kastamonu Salnamelerinde Belediye Reisliği yapan bir Rum’a rastlanmaz. Ancak, Ecz. Sabit Bey, Tarih’inde Karamanlı Çerkesoğlu Yani’nin üç dönem başkanlık yaptığını belirtir; Gürdal Özçakır’ın Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde yaptığı incelemede rastladığı 1908 yılına ait 2 tane yazışmada Belediye Reisi adıyla geçen “Yani Efendi” ismi de bunu doğrular. 1916 Bolu Salnamesi kayıtlarında ise Belediye Meclisinde Rum üye görülmez.
Kastamonu Salnamelerinde sadece Belediye Meclisinde değil, diğer idari özellikli meclislerde, mahkeme heyetlerinde, Ziraat Bankası, Ticaret Odası, Ereğli Telgrafhanesi, Ereğli Maden İdaresi ve hatta 93 Harbi sonrası kurulan göçmenlerin yerleşimi ile ilgili komisyonlarda da Rum üyeler her dönemde göze çarpar. Ordu mensupları arasında da gayrimüslim zabitler vardır.
II. Abdülhamid Albümünden: “Ereğli'nin Yeni Mahalle ciheti”
Çok milletli bir İmparatorluk olan Osmanlı Devleti için bu durum son derece doğaldır. Yüzlerce yıl bu devlette Türk, Kürt, Rum, Ermeni, Yahudi ve şu an sayamadığımız birçok millet birlikte yaşamış; devlete hâkim olan Türk unsuru dönemlere göre değişmek durumunda da olsa, kendi milleti dışındakilere belirli bir hoşgörü ile yaklaşmış ve idari kadrolarda özellikle son yüzyılında olmak üzere görev vermiştir. Ülkenin ticari ve ekonomik hayatına katılımları hiç de azımsanmayacak derecede olan bu insanlar günü gelmiş Osmanlı ordusunda da savaşmışlar, hatta bugün resmi tarih tarafından üzeri örtülmeye çalışılsa da Çanakkale savunmasında değerli hizmetler görmüşlerdir.
19. yüzyıldan itibaren yaygınlaşan milliyetçilik akımları, özellikle emperyalist batı devletlerinin kışkırtmaları sonucu İmparatorluğu dağılma noktasına getirmiş ve Kurtuluş Savaşının ardından imzalanan Lozan Antlaşması sırasında Yunanistan ile bir mübadele yapılması zorunlu görülerek bu konuda da bir antlaşmaya varılmıştır.
Türk-Yunan nüfus mübadelesi dini kökenlere göre yapılmış, Türkiye’de yaşayan günlük konuşma ve ibadet dilleri Türkçe olan ancak Yunan alfabesi kullanan Ortodoks Türkler de bütün itiraz ve taleplerine karşın mübadele kapsamına alınmışlardır.
Ereğli’de de bu kimliğe sahip hemşehrilerimizin olduğunu bugün Ereğli Müzesi’nde sergilenen, 1963 yılında Prof. Dr. Semavi Eyice tarafından Yeni Mahalle’de bulunmuş ve aşağıdaki metni Osmanlı ve Yunan alfabesi ile yazılı olarak içeren 1886 tarihli Çeşme Kitabesi kanıtlar:
Sâhibü’l-hayrat / İçenlere âfiyet / Yaptırana rahmet / Ha[cı] Istavri
Semavi Hoca’nın anlatımıyla:
Karadeniz Ereğlisi’nde yaptığımız araştırmalar sırasında 14 Temmuz 1963 günü, bu şehrin Süleymanlar mahallesinde, İstikbal caddesinde 16 numaralı evin önünde bir çeşme ile karşılaştık. O tarihte Bay Hüseyin Örs’e ait olan evin evvelce Ereğli’nin varlıklı bir Rumunun mülkü olduğu söyleniyordu. Bu konağın eski sahibi, herhalde evi yapılırken, sokak duvarına bitişik olarak bir de çeşme yaptırtmış ve bunu Türkçe ve “karamanlıca” iki kitabe ile süslemişti. Anlayamadığımız bir sebeple bu çeşme son yıllarda hiçbir lüzum olmaksızın yıktırılmış, muntazam işlenmiş mermerleri bahçenin içine yığılmıştı. Yalnız kitâbeli parça, yeni yapılan sokak üstündeki bir çeşmede, ayna taşı olarak tekrar kullanılmıştır. Suyu bahçenin içindeki bir hazneden gelen esas çeşmenin dağınık parçalarından birinde arap harfleri ile bir Mâaşallah işlenmiştir Ayrıca bir kilit taşı üstünde de alt alta olmak üzere 1886 ve ١٣.٢ (=1302) tarihi görülmektedir.”
Mübadele öncesi Türkiye’deki Rum nüfus hakkında Ari Çokona’nın araştırmasında Zonguldak ve Ereğli aşağıdaki şekilde anlatılır:
“İrakliya ya da Pondoiraklia’da (Karadeniz Ereğlisi) 1.400 Rum’un yaşadığı kentin kuzeyindeki Eski Mahalle’de Ayios Yeoryios Kilisesi, Zoodohos Piği Ayazması ve toplam 350 öğrencinin okuduğu erkek okulu, kız okulu ve anaokulu vardı. Herakles üç başlı köpek Kerveros’u yakalamak için yer altındaki Hades ülkesine buradan inmişti. Üçü de inşaat kalfası olan Deliyanoğlu kardeşler yörenin en büyük inşaatlarını üstleniyordu. Zengin iş adamlarından Boyacıoğlu, kentin Rum hastanesini kurmuştu. Ereğli’ye bağlı, kestane ve ıhlamur ağaçları arasında kaybolmuş dağlık Karakavuz köyünde yaşayan 40 hane Rum küçük bir kiliseye ve okula sahipti. Ordu’nun Gölköy’ünden göçmenlerin 1770’te kurduğu köyün sakinleri ormancılıkla geçiniyordu. Ağaç gövdelerini oyarak ürettikleri kap kacaklar yörede nam salmıştı. Bolu ve Düzce kazalarının bazı yerleşimleri kilise hukuku açısından Halkedon (Kadıköy) Metropolitliği’ne bağlıydı.
Ereğli’den başlayarak Zonguldak’ın Kilimli köyüne kadar uzanan bölgedeki zengin kömür yataklarındaki üretimin yarısını (300-400.000 ton yıkanmış kömür) Ereğli Osmanlı Şirketi gerçekleştiriyordu. Fransız sermayeli şirketin Fransız müdür ve mühendisler dışında çalışanlarının çoğu Rum’du. Rum sermayeli büyük maden şirketleri, 200.000 tondan fazla yıkanmış kömür üretiyordu. Zonguldak’taki Rumbaki-Panopulos (80.000 ton), Arvanitidis kardeşlerin yönetimindeki Charbonnages de Cozlou (40.000 ton), Kilimli’deki Serafim Anastasiadis ve P. Cevahircioğlu (40.000 ton), Zonguldak ve İnağzı’nda Pavlaki Laskaridis ve Zarkali Hristofidis’in yönetimindeki La Mimere (20.000 ton) ve Zonguldak’ta Anesti Stefanidis (20.000 ton) bu şirketlerin en büyükleriydi. Ayrıca her biri 10.000 tona yakın yıkanmamış kömür üretimi yapan Hristoforidis-Kumiotis, G. Stefanidis-K. Aslanoğlu ve ortakları, S. Savvidis, Th. Soteriadis, İoannis Makridis ve Prodromos Cevahircioğlu’nun ocakları da vardı. Kömür yıkama tesislerine sahip ve Alman ortaklarla çalışan Kozlu’daki Bendereğli AŞ maden şirketinin kurucuları Abacis ve Yannulatos’tu. Rumlar, yörenin Müslümanlara ait kömür ocakları ile de ortaklıklar kurmuştu.”
Çokona’nın metninde düzeltmemiz gereken bazı noktalar var. Öncelikle, Rum Öğrenci sayısı olarak verilen 350 biraz abartılı görünmekte. Ereğli’de bir Rum İlkokulu’nun varlığını biliyoruz, 1286 (1869) Kastamonu Salnamesi de bunu doğrular. Hatta 1292 (1875) Salnamesinde ikinci bir “Tebaa-i Gayr-i Müslime Mekâtibi”nin açıldığını görürüz. Gayrımüslim öğrenci sayısı, Cuinet’nin 1894 tarihli istatistiğinde 1 okulda 40 olarak geçer. Aynı istatistikte Rum nüfus, 1.242 olarak verilir. Çokona tarafında verilen 1.400 nüfusta dahi 350 ilköğretim öğrencisi bulunması akla yatkın değildir, bu rakam muhtemelen 35 yazılacakken bir dizgi hatası olmuştur.
Okulun yeri hakkında ise, yaptığımız sözlü tarih çalışması sonucu bilgi sahibiyiz. Ecz. Sabit Bey’in metninde geçen “Hacıraşitler Apartmanı”nın yeri için bilgisine başvurduğumuz sevgili Nuri Çimenoğlu, bu yapının halen ayakta olduğunu belirtti. Bozhane Hamamı’nın yanından içeriye giren caddenin tam karşısında kalan bu yapı eski biçimini büyük ölçüde korumaktadır. Altından kemerli bir sokak (Kemeraltı Sokak) geçer. Bu yapının geçmişte Hıristiyanların Sıbyan Mektebi olduğunu ise, Nuri Çimenoğlu’nun anlatımını aktardığımız Seyfettin Onat’tan öğrendik.
Metinde geçtiği üzere, kentimizde “Rum Hastanesi” hiçbir zaman olmamıştır. Yazarın sözünü ettiği Hastane, 1896’da hizmete giren Memleket Hastahanesi, sözünü ettiği kişi de bu binayı inşa eden kişi olsa gerektir. Söz konusu dönemlerde Ereğli’de inşaat ustalarının çoğunun Rum olduğu bir gerçektir. “Boyacıoğlu” adı, Ecz. Sabit Bey’in Ereğli Tarihi’nde maden ocağı sahibi olarak, şöyle geçer: “Kozlu’daki İhsaniye ve Murat ocakları da bir Yunan şirketi satın alıyor. Çarlık Rusyası da harici ticaret bankası vasıtasıle altmış bin lira sermaye koyarak ufak madenleri satın almıştı. Böylece; Havzanın en zengin ocakları şirketlerin ve ecnebi sermayelerin ellerine geçmişti. Geri kalan ocakların Rombaki, Boyacıoğlu ve saire gibi zengin ve mühimleri de yerli Rumların elinde idi.”
Ereğli’den göçen Rum nüfusun akîbeti ve Yunanistan’dan gönderilip Ereğli ve çevresine yerleştirilen Türk mübadiller hakkında da bugüne kadar yapılmış ayrıntılı bir çalışma yoktur.
Herkül Milas’ın derleyerek 2001 yılında yayınladığı Türkiye’den Yunanistan’a mübadele sonucu yerleştirilmiş kişilerle yapılmış sözlü tarih çalışmalarını içeren “Göç” adlı eserde Ereğli ve çevresi ile ilgili bir anlatıma rastlanmaz. Bu sözlü tarih çalışması, Yunanistan’da 1930’lu yıllarda kurulmuş olan Küçük Asya Araştırmaları Merkezi tarafından gerçekleştirilmiş ve 1980’lerden itibaren her bir cildi bir bölgeyi içerecek şekilde düzenlenerek yayınlanmıştır.
Mübadelenin Simgesi Gülcemal Vapuru
Gürdal Özçakır ile birlikte gerçekleştirdiğimiz “Seyahatnamelerde Karadeniz Ereğli ve Yakın Çevresi” çalışmamız esnasında yolumuzun kesiştiği Prof. Nikolaos Uzunoğlu’nun destekleri ve sevgili Ziya Arslan’ın çabalarıyla Küçük Asya Araştırmaları Merkezi tarafından yayınlanmış mübadil sözlü anlatımlarını içeren “Exodus” adlı bu 5 ciltlik eseri Atina’dan temin edebildik. 5. ve son cildi bizim bölgemizi içeren bu eserde “PONTOHERAKLEIA BÖLGESİ” başlığı ile çevremizden göçmüş mübadillerin sözlü anlatımları bulunuyor. Yunanca yayımlanmış bu çalışmanın bölge tanıtımını içeren kısmının internet ortamında yapılmış çevirisini burada okuyabilirsiniz:
Pontoherakleia (Herakleia Pontike, Ereğli), resmi Osmanlı belgelerinde Karadeniz Ereğlisi veya daha eski Türkçe kullanımıyla Bahr-i Siyah Ereğlisi olarak anılırdı. Karadeniz kıyısında, Lykos Nehri'nin ağzının 4 km kuzeyinde, İstanbul’un 205 km doğu-kuzeydoğusunda ve Kastamonu’nun 198 km batı-kuzeybatısında yer alıyordu. İdari olarak Bolu mutasarrıflığına ve Kastamonu vilayetine bağlı bir kaymakamlıktı. Dini açıdan ise Kadıköy’deki Chalkedon Metropolitliği’ne bağlı bir metropolitlik eksarhlığı merkeziydi.
Mübadeleden önce, Pontoherakleia’nın nüfusu yaklaşık 7.000 kişiydi ve çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Ayrıca yaklaşık on beş Yahudi ve üç-dört Ermeni ailesi bulunuyordu. Şehirdeki Rum nüfus, çoğunlukla Türkçe konuşan yaklaşık 200 aileden oluşuyordu. Rumlar, Eski Mahalle ve Yeni Mahalle bölgelerinde toplanmışlardı. Pontoherakleia’daki Rumların çoğu, Kapadokya (Kayseri, Gelveri), Trakya, Edremit ve İstanbul’dan gelmiş, 18. yüzyılın ortalarından itibaren bölgeye yerleşmeye başlamıştı. Bunun yanı sıra, Karadağ, Bulgaristan, Ege Adaları ve Epir gibi diğer bölgelerden gelen Rumlar da bulunmaktaydı. Çoğu Türkçe konuşuyor olsa da, özellikle Yunanistan’dan gelenler kendi dillerini korumuştu. Şehrin Rum cemaati içerisinde geçmişte Arnavut ve Bulgar kökenli olanlar da bulunuyordu.
Merkez kilise, Aziz Georgios’a adanmış olup Eski Mahalle’deydi. Erkekler okulu ve kızlar okulu ise Yeni Mahalle’de bulunuyordu. Pontoherakleia önemli bir liman kenti olup, Rum sakinleri ağırlıklı olarak ticaretle –özellikle kereste ticareti– ve ipekböcekçiliğiyle uğraşıyordu. Çoğu kişi yerel pazarda ticari dükkânlar işletiyordu. Bunun yanında terzilik, marangozluk, demircilik ve inşaatçılık gibi zanaatlarda çalışan mevsimlik işçiler de bulunuyordu; bunlar hem şehirde hem de çevre köylerde çalışmaktaydı.
Eserdeki sözlü tanıklıklar kısmını internet ortamında çevirerek yayımlamak anlatımların içeriğini bozabileceği için bunları yayınlamayı uygun görmedik. Sözlü anlatımlar çoğunlukla duygusal ifadelere dayandığından internet çevirileri çok sağlıklı sonuçlar veremeyebiliyor; bu nedenle konusunda uzman bir çevirmen tarafından ele alınmaları gerekiyor.
Bitirmeden önce, başkanımız Aydın Erol’un yaptığı araştırmalar sonucu ulaştığı bazı bilgileri size aktarmak istiyoruz:
Karadeniz Ereğli’den Yunanistan’a mübadil olarak gidenlerin yerleştirildikleri bölgelerle ilgili kesin ve detaylı bir liste bulmak zordur. Ancak genel olarak 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi kapsamında Karadeniz Bölgesinden giden mübadillerin Yunanistan’ın Kuzey Yunanistan bölgesine, özellikle de Makedonya ve Epir bölgelerine yerleştirildikleri bilinmektedir. Bu bölgelerdeki bazı yerleşim yerleri şunlardır: Makedonya: Selanik ve çevresi, Kavala, Drama, Serez, Florina, Kozani gibi şehirler ve köyleri. Epir: Yanya, Preveze gibi şehirler ve köyleri.
Mübadele Komisyonunun kayıtları ve çeşitli araştırmalar bu bölgelerde önemli sayıda Karadenizli mübadilin iskân edildiğini göstermektedir. Ancak spesifik olarak Karadeniz Ereğli’den gidenlerin hangi köylere veya şehirlere yerleştirildiği bilgisine ulaşmak için daha detaylı yerel tarih araştırmaları gerekir.
Nea Heraklia (Yeni Herakleia), Yunanistan’ın Orta Makedonya bölgesinde, Halkidiki yarımadasının batı kıyısında yer alan bir köydür. Karadeniz Ereğli’den mübadil olarak gelenlerin yerleştiği yerlerden biridir. 1922-1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi sonucu Karadeniz Ereğli ve çevresinden gelen Rum Ortodoks mübadiller tarafından kurulmuş ve kurucuları, antik çağlarda aynı bölgede bulunan Herakleia Pontike şehrinin anısına bu yeni yerleşime “Nea Herakleia” adını vermişlerdir.
Bölge, mübadillerin yerleşimiyle birlikte yeniden canlanmış, yöreye göçenler kendi kültür ve geleneklerini buraya taşımışlardır. Nea Heraklia, günümüzde sakin ve şirin bir köydür. Ekonomisi ağırlıklı olarak tarım ve turizme dayanmaktadır. Özellikle yaz aylarında, temiz denizi ve plajları sayesinde popüler bir tatil beldesidir. Köyde, mübadillerin inşa ettiği ve günümüzde de kullanılan bazı eski evler ve kiliseler bulunmaktadır.
Nea Heraklia’da, mübadillerin anılarını yaşatmak amacıyla çeşitli etkinlikler ve festivaller düzenlenmekte, zaman zaman Karadeniz Ereğli ile olan bağlarını sürdürmek amacıyla Türkiye’ye ziyaretler düzenlenmektedir.
Karakavuz Köyü 1770 yılında Ordu’nun Gölköyünden göç eden Rumların kurduğu bir köydür. 1900’lü yılların başlarında köyde yaklaşık 40 hanede Rum nüfus yaşamaktaydı. Bu Rumlar, 1923 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Anlaşması gereğince, Yunanistan’a gönderilmiştir ancak tam olarak nereye yerleştirildikleri bilgisi kesin değildir.
Mübadele sonrasında Karakavuz Köyü’ne Yunanistan’dan gelen Müslüman mübadiller yerleştirilmiştir. Köy varlığını günümüzde de sürdürmektedir.
Söz konusu döneme ait araştırma ve sözlü tarih çalışması, kentimiz açısından çok önemli bir eksikliktir. Zaman içinde bu konuya eğilen araştırmacıların olması dileğiyle, mübadele ile ilgili Ereğli özelini konu alan iki çok güzel öyküsü olan eski başkanlarımızdan sevgili Haluk Hançer’in, bir tanesi Kdz. Ereğli Sanat Kurumu Derneği tarafından 1998 yılında düzenlenen “Savaş Büke Öykü Yarışması”nda Birincilik Ödülü almış olan “Mendil” ve “Safinaz Cicannemin Menekşeleri” adlı öykülerini okumanızı öneriyoruz.
KAYNAKLAR:
Abdullah Cemal, Dr. Türkiye’nin Sıhh’ı-i İctimâî Coğrafyası: Zonguldak Sancağı
TBMM Umûr-ı Sıhhiye ve Muâvenet-i İctimâiyye Vekâleti - Cüz-ü 6
Öğüd Matbaası – Ankara, 1338[1922].
Günümüz harflerine çeviren: Cemal Güven
Devrek ve Çevresi Tarihi - Zonguldak, Kdz . Ereğli, Çaycuma, Safranbolu, Bartın – Editör: Güngör Karauğuz – Çizgi Kitabevi – Konya, 2011 S.: 379-441.Devrek ve Çevresi Tarihi - Zonguldak, Kdz . Ereğli, Çaycuma, Safranbolu, Bartın – Editör: Güngör Karauğuz – Çizgi Kitabevi – Konya, 2011
Ainsworth, William Francis Travels and Researches in Asia Minor, Mesopotamia, Chaldea, and Armenia-Vol. I John W. Parker – London, 1842.
Boré, Eugène Correspondence et Mémoires d’un Voyageur en Orient – Librarie Olivier-Fungence Paris, 1840.
de Clavijo, Ruy Gonzalez Narrative of the Embassy of Ruy Gonzalez de Clavijo to the Court of Timour at
Semercand A.D. 1403/6 – Clements R. Markham–Hakluyt Soc.–London, 1859
Embajada a Samarcanda. Vida y hazañas del gran Tamorlán – Red Ediciones S.L.
Madrid, 2008.
Cuinet, Vital La Turquie d'Asie – Géographie Admistrative, Statistique, Déscriptive et Raisonnée de
Chaque Province de l’Asie Mineure – Tome 4e – Ernest Leroux – Paris, 1894.
Çokona, Ari 20. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimler – Literatür Yayınları
İstanbul, 2017.
von Diest, Walther Von Pergamon uber den Dindymos zum Pontus– Justus Perthes – Gotha, 1889.
Duran, Sadun 1869-1916 Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde Ereğli – PostvePost Yayıncılık - Ankara, 2015.
Ecz. Sabit Bey’in Ereğli Tarihi – PostvePost Yayıncılık - Ankara, 2024
Duran, Sadun Seyahatnamelerde Karadeniz Ereğli ve Yakın Çevresi – Cilt I : 1389-1921 (Yayınlanmamış Eser).
Özçakır, Gürdal
Eyice, Prof. Dr. Semavi Anadolu’da “Karamanlıca” Kitâbeler (Grek Harfleriyle Türkçe Kitâbeler) I
Belleten Cilt XXXIX - Sayı 153 - Türk Tarih Kurumu – Ankara, 1975.
Faroqhi, Suraiya Osmanlı’da Kentler ve Kentliler – Tarih Vakfı Yurt Yayınları – İstanbul, 1994. (2. Baskı)
Hançer, Haluk Biz Dedemle Kapı Yaptık – İkinci Adam Yayınları – İstanbul, 2020.
Milas, Herkül Derleyen Göç – Rumlar’ın Anadolu’dan Mecburi Ayrılışı [1919-1923] – İletişim Yayınları – İstanbul, 2001.
Perrot, Georges Souvenirs d’un Voyage en Asie Mineure – Michel Lévy Frères – Paris, 1867 (2nd. Ed.).
Rottiers, Bernard Antoine Itinéraire de Tiflisà Constantinople – Librarie Tencé Frères –Bruxelles, 1829.