Mektup 3
Sevgili Herkül,
İkinci mektubumda kaldığım yerden devam etmeye başlamadan önce, hafta sonu, uzun bir aradan sonra, Ereğli’ye gittiğimi belirtmek istiyorum. 2002 den beri Ereğli’den uzaktayım. Böyle, belli bir süre ayrı kaldıktan sonraki gidişlerimde duygusal travmalar yaşıyorum. Bir yanda anılar, bir yanda gözlerimin görmek istemediği olumsuzluklar, düzensizlikler. Kendi kendime söylenip duruyorum, bu güzelim kent nasıl bu hale getirildi diye.
Sözü uzatmayacağım. Beni üzen bu bozulma, zaten sana uzun uzun anlatacağım gelişmelerin sonucu. Sen de şaşıracak, üzüleceksin.
Sevgili Herkül,
Önceki mektubumda; “İşte koca tesisler bu güzelim kumsala kurulacaktı.” diye başlayan paragrafla sona ermişti. Bu güzelim kumsal, bizim Uzunkum dediğimiz yer. Siz ne derdiniz bilmiyorum.
Tabii önce Likus’un yatağını değiştirmekle başladılar işe. O, kim bilir kaç bin yıllık yatağında kıvrıla -süzüle, bin bir nazla denize kavuşan Likus artık kıyının başka bir noktasında denizle buluşacaktı. Bir yandan da tepeler yerle bir ediliyordu.
Uzunkumda bunlar olurken bir yandan da kentimin denizle kucaklaşan yalılarının, Roma- Bizans surların denizle kucaklaşması engelleniyordu. Deniz dolduruluyor, sahil yolu adında bir yol inşa ediliyordu. Sorarım sevgili Herkül, yapılan yolla sahil yok edilirken o yola sahil yolu demek ne kadar doğru? Tam bir saçmalık, değil mi? Senin zamanında yoktu, nice nice yıllar sonra Baba Burnunun uzantısı olarak yapılan bir mendirek ile Ereğli Limanı oluşturulmuştu.
Fabrikanın yapımı için gerekli çok büyük makineler, yurt dışından gemilerle bu limana gelecek, buradan da yapılmakta olan “sahil yolu” ile fabrika sahasına taşınacaktı. Bir yandan da fabrikanın limanı yapılmaya başlanmıştı.
“Benim zamanımdaki limana ne oldu ?” dediğini duyar gibiyim, sevgili Herkül. Aah, ah.
Bunun için ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Bu tam bir katliam. Doğu mendireği işte bu sahil yolunun yapımında üzeri doldurularak kapatıldı. Batı mendireği bir süre daha kaldı ama onun da tam üzerine balıkçı barınağı inşa edildi. Dedim ya bu tam bir katliam idi.
Elbette daha büyük gemilerin ve daha çok geminin girebilmesi için daha büyük bir limana gereksim vardı. Bunun için mendirekler inşa edilecekti. Daha geniş yollara da gereksinim vardı. Ama bunlar yapılırken, binlerce yıldan kalma miras tarumar mı edilmeliydi.
Bu güzelim kentin hızla bozulmasına yol açacak gelişmeler böyle başladı işte Sevgili
Herkül.
Bu arada şehir de içten çe kaynamaya başlamıştı. Fabrikanın inşası için yaklaşık 5 bin kişi gelmişti çalışmaya. Bunların bir kısmı eşini çocuğunu da getirmişti. Bu insanlarla birlikte, fabrikanın inşasında olmasa da, onların çeşitli gereksinimlerini karşılayacak insanlar da gelmişti. Aşçısı, otelcisi, bakkalı ve diğerleri. Böylece en az 10 bin kişi gelmişti
2
Bir yıldan çok daha kısa bir zaman dilimi içinde Ereğli’ye. Ereğli’nin o sıralar 8 bin civarında olan nüfusu 18 bine fırlamıştı. Bu on bin kişi nerede, nasıl ikamet edecek, nereden alışveriş yapacak ve diğer gereksinimlerini, her şeyiyle sekiz bin nüfusa göre oluşmuş bu kentte nasıl karşılayacaklardı? Sonunda çözümler üretildi tabii, ama nasıl?
Geleceği yok ederek sevgili Herkül. Neler oldu sonrasında, 4. mektubumda devam edeceğim anlatmaya
Hoşça kal.
Ereğlili Hero
*Feramuz GÜLERYÜZ
#feramuzgüleryüz #karadenizereğli #herkül #RomaBizans #Uzunkum #fabrika #erdemir




