Bir gün bilmişti senin kuş gibi uçup gideceğini.

Hissetmiş miydi ne?

Adı üstünde kuş!

Kanatlı bişey yani.

Duramaz ki kuş.

Uçar.

Kanatlarını çırpa çıpa yeni mekanları çırpar bol tüylü kanatları.

Rüzgar durduramaz.

Engelleyemez.

Çünkü o kuştur ve zamanı gelince de uçar.

Sen de öyle yaptın.

Daha önce denediğin gibi yaptın.

Bu kez tam uçtun.

Pike yapmadan.

Direkt bir uçuş gerçekleştirdin.

Bravo!

Yakışır ha vallahi, ha billahi.

İnsan mutluluğa uçmaz mı?

Uçacak tabi!

Mutluluk bu.

Günümüzün kaç dakikasında saklı ki mutluluk da gidip bulabiliyoruz?

Hayır!

Zor böyle bir fırsatı bulabilmek.

Buldun ise de uçacaksın.

Kanatlı veya kanatsız uçacaksın.

O mutluluk denizinde yıkanacaksın.

Suyun her damlası kayacak omuzlarından aşağıya.

Süzülecek.

Dinlendirecek.

Ve temas ettiği her noktada, gizemin sırlarına koşacaksın.

Bak nasıl becerdin.

Bitti bile demeden uçuverdin.

Şen oldun.

Şenlik oldun.

Şendenizlerde hayallerinin içine dalıverdin.

Şimdi türkü zamanı.

Bol bol söylemeli.

Hafif yerleri falan boşver.

Sen türkü söyle.

Türkülerin en hareketlisinde oyna.

Oynaş!

Sokul yeni bir sevdanın ıslak koynuna.

Haklısın.

Sen bunu hak ettin.

Kullanıp atma beceresiyle hak ettin.

Bundan sonrası uçuş menzilinde sınır olmaması.

Gece uç.

Gündüz uç.

Selamsız uç.

Yalanlı ve yalansız uç.

Çünkü sen uçmayı seversin.

Deli gibi.

 

Böyle bu işler.

Sonunda “iş” var çünkü.

Şöyle iş böyle iş.

İş işte.

İş!!!