Demokrasi, tanımı günümüzde de tartışması süren bir kavram...
Vatandaşların devlet politikalarını biçimlendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim şeklidir, diye genel bir tanımlama yaparsak; çok yanlış yapmayız, sanırım.
İlk uygulamasının antik çağda eski Yunan`da başladığını yazar, tarihçiler. Orta çağda kralın yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlayan Magna Carta Bildirisi ve yeniçağda 1789 Fransız Devrimi ve dahası etkenlerle değişip gelişen demokrasi düşüncesinin, 20. yüzyılın hızına paralel bir ivmeyle zamanımızda da tartışmaların odağı olması doğaldır.
Yunanca karşılığı "Halk yönetimi" olduğu bilinen demokrasinin, günümüz dünyasındaki uygulanma farklılıkları, toplumlararası farklılıkların da bir göstergesi olduğu gerçeğini yansıtır. Demokratik kazanımlar, ülkelerin gelişmişlikleriyle de doğru orantılıdır. Ancak, gelişmişlik kavramını salt "Ekonomik" değerler olarak algılamamak gerekir. Bireysel özgürlüklerden yoksun toplumlarda, halk iradesinin yönetime katılımı hep tartışılagelmiştir.
Cumhuriyet bir devlet biçimidir. Demokrasi ise yönetimin uygulanış biçimi... Her cumhuriyet yönetimi demokratik olmayabilir de? Dini cumhuriyet, oligarşik cumhuriyet, sosyalist cumhuriyet gibi?
Parlamento, siyasi partiler, anayasa, sivil toplum örgütleri gibi oluşumlar da demokrasinin ana araçlarıdır. Vatandaşların devlet politikalarını belirlemedeki hak kullanımı, yasalarda belirtilen seçimlerle gerçekleştirilir. Seçimler, demokrasinin olmazsa olmazıdır; özgür iradenin de sandıktaki aynası?
* * *
Ülke yönetimine istekli siyasi partilerin örgütlenmeleri, demokrasinin ilk adımı sayılabilir. Önce partinin delegeleri seçimle belirlenir; onlar il, ilçe yönetimlerini, büyük kongre delegeleri de siyasi partinin genel merkez yönetimlerini, yine sandıktan çıkan oylarla tayin eder.
Bizdeki demokrasi tartışmalarının ilk ayağı da bu aşamada kendisini gösterir. Delege seçimleri seçim kurulları denetiminde değildir. Parti üyelerinin seçtiği delegeler yönetime yakın kişileri görevlendirmeye daha yatkındır. Hatta üye olanların çoğunluğunun aynı görüşte olmalarına özen gösterildiği de bilinir. Kongrelerde yaşanan oy kapma uğraşları, deneyimli (!) partilileri politik gladyatörlere dönüştürdüğü arena görüntüsü verebilir.
Bir başka tartışma konusu da aday saptama yöntemidir, yine bizde. Demokrasinin gelişmesi, Batı demokrasilerinin yerleştirilmesi için özen gösterildiğini her şartta dile getiren siyasi parti sözcüleri, tüzüklerindeki aday saptama seçeneklerinden nedense sadece atama yöntemini yeğ tutarlar. Seçmen de uygun gördüğü partinin üst düzey yöneticilerince saptanmış adaya/adaylara oyunu kullanmak zorunda bırakılır.
Özgür iradesi köleleştirilen seçmen kitlesiyle ne kadar demokrasi ise, o kadar demokrasi işte?
* * *
Üst düzey yöneticilerinin baskılarına rağmen, kongrede yeniden görevlendirilen bir ilçe başkanına, partisinin ülke yönetiminin sürekli dışında kalmasına ve politikalarına tepki gösteren üyeleri ile vatandaşların görüşleri doğrultusunda değişim isteklerini seslendirmesi sonrası "Ne zaman görevden alınacak" gözüyle bakılıyorsa? Varın düşünün, hangi çağın demokrasi tanımında olduğumuzu?
Demokrasi araçlarını sahnelerine çeviren, oyunları bildik, aktörleri bol makyajlı, dublörü çok oyuna alkış tutanlar azalmadıkça, takvim yapraklarının gerisinde kalmaya mahkûm muyuz yoksa?
Yorumlar