DÜZCE (AA) - GÖKSEL CÜNEYT İĞDE - Düzce'de Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Murat Herem, ecdat sevgisi ve tarih merakıyla başladığı geleneksel Türk oku yapımındaki ustalığını gençlere aktarmak için dersler veriyor.

Kent merkezinde reklam ve matbaa işiyle uğraşan Herem, yaklaşık 15 yıl önce Türk ve Osmanlı tarihini araştırırken ecdadın kullandığı silahlara merak saldı. Herem, ateşli silahların kullanılmadığı dönemlerde dünyanın en güçlü silahları olduğunu düşündüğü ok ve yay üzerine araştırmalarını derinleştirdi.

Okuduğu makaleler, risaleler ve bu alandaki az sayıda ustadan aldığı bilgiler ışığında iş yerinin bir kısmını atölyeye çeviren Herem, 'zamanının mühendislik harikası' olarak nitelendirdiği geleneksel Türk oklarını, ecdadın kullandığı malzemeler, ölçüler ve yöntemlerle yapmaya başladı.

Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonu Teknik Kurul Üyesi olan ve antrenörlük yapan Herem, yaklaşık 10 yıldır hem iş yerinde hem de Düzce Üniversitesinde gençlere geleneksel Türk oku yapımını ve atıcılığını öğretiyor.

- 'Türk yaylarının ve oklarının her birinin ayrı mühendislik değeri taşıdığını gördük'

Herem, AA muhabirine, ecdadın dört kıtaya hükmederken, hedeflerine doğru yürürken bindikleri atlar ile kullandıkları ok ve yayların yoldaşı olduğunu fark ettikten sonra bu alana yöneldiğini söyledi.

Ok yapımına makaleler, kitaplar edindiği ve bu konuda söz sahibi ustaların verdiği bilgilerle başladığını anlatan Herem, 'Hobi olarak başlayan bir şey benim için yavaş yavaş gaye oldu. Kaybolmuş kültürel mirasımızı tekrar yaşatabilmek için gerekli bilgilere ulaşmak, bunun için çaba göstermek benim için görev haline geldi. Böyle başladım.' diye konuştu.

Herem, süreç içerisinde kendisini daha da geliştirdiğine değinerek, şöyle devam etti:

'Biz bunları yapmaya, kullanmaya başladıkça Türk yaylarının ve oklarının her birinin ayrı mühendislik değeri taşıdığını gördük. Her amaca yönelik farklı oklar oldu. Yayların ebatlarına göre çok güçlü olduğunu gördük. Binlerce yıl önce ecdadımızın kompozit teknolojisini kullanarak manda boynuzundan, akça ağaçtan, sinirlerden yay yaptığını gördük. Bir maddeyi en uzağa atabilmek için oklarına endam verip, menzil oklarını yaptığını ve bu okların aerodinamik yapısı itibarıyla en uzağa gidebilmesi için, sürtünmeye en az maruz kalacak şekilde nasıl tasarlandığını gördük. Tabii bunları gördükçe daha çok içine çekti.'

Ordu'daki Perşembe Yaylası 1,3 milyon ziyaretçiyi ağırladı
Ordu'daki Perşembe Yaylası 1,3 milyon ziyaretçiyi ağırladı
İçeriği Görüntüle

Türklerin avcılık ve savaş sanatındaki ustalığını gelecek nesillere aktarmak için çabaladığını dile getiren Herem, topluluklarının Düzce Üniversitesinde her sene yaklaşık 300 civarında kayıt aldığını kaydetti.

- 'Unutulmaması için usta-çırak ilişkisinde öğrencilerimize aktarmamız lazım'

Herem, sadece ok atmayı öğretmediklerine dikkati çekerek, 'Geleneksel Türk okçuluğunun kendine özgü ahlakı, gelenekleri var, bunları da aktarmaya çalışıyoruz ayrıca bunun sadece spor olarak değil, sanat olarak ustalıkların da yaşayabilmesi için sporcularımıza kendi oklarını yapmasını öğretiyoruz.' dedi.

İş yerinde veya üniversitede öğrencilere atölye ortamı sağladıklarını, bu ortamlarda hem sporu yaşattıklarını hem de kendi oklarını üretmeyi öğrendiklerine değinen Herem, okları yaparken mümkün mertebe ecdattan kalan ustalık geleneğini yaşatmaya çalıştıklarını vurguladı.

Herem, okların genellikle çam ağacının en özel yerleri kullanılarak yapıldığını anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

'Ecdadımızın kullandığı ölçülere sadık kalmaya çalışıyoruz. Okların yeleklerinde kullanılan tüylerin cinsi ve yapısı Türk oklarında biraz daha farklıdır diğerlerinden, daha özeldir. Onları da aynı usullere sadık kalarak çalışıyoruz. Atölye günlerimizde öğrencilerimiz okunun çubuğunu kendisi yuvarlar. Oku yapıştırırken kullanacağı yapışkanı da doğal yöntemle eritilerek elde eder. Ahşabın üstünde kullanılacak cilayı, bal mumundan kendileri yapıp cilalarlar. Tüylerini, şeklini, ecdadımızın kullandığı şekillere sadık kalarak kendileri kesip hazırlarlar. Bu tabii ki meşakkatli bir süreç fakat bu sanatı, unutulmaması için usta-çırak ilişkisinde öğrencilerimize aktarmamız lazım.'

Kaynak: AA