Gençliğimizde Ruhi Su’nun modernize ettiği türküleri severek dinlerdik. Bazılarının kimi dizeleri hâlâ aklımıza takılır. “Bozuk bu dünyanın düzeni bozuk” dizeleri de bunlardan biridir. Ruhi Su halkların yüreğini ısıtan türküler söylediği için devletle arası hiç iyi olmadı. Tedavi için yurt dışına çıkmak istediğinde de, solcu ve sakıncalı olduğu gerekçesiyle pasaport verilmedi. Zaten o güzel ses devlet operasından da uzaklaştırılmıştı. Ne var ki Ruhi Su’yu halkların sevgisinden koparmaları mümkün olmadı. Günümüzde değişen hemen hemen hiçbir şey yok. Devlet erki yine solcuların, sömürüye başkaldıran emek insanlarının, eşitsizliğe isyan eden kadınların peşini bırakmıyor. Kökenlerine bakarak kendi dillerinde türkü yakanlara yasak koyuyor. Ana dillerini konuşmalarını engelliyor. Gazetecilik yapmalarını suç sayıyor. Siz istediğiniz kadar “Gazetecilik suç değildir, halkın haber alma hakkı engellenmemelidir” diye haykırın, duyan kim?

Yazıya oturduğumda şöyle bir eski yazılarımı karıştırdım beş yıl hatta beş yıldan da eski yazılarıma baktım. Çoğunun gündemi günümüzle örtüşüyor. Kısaca ülkede toplum adına değişen pek bir şey yok. Aynı seçim yaygaraları, siyasetçilerin bitmez tükenmez söz düelloları, nefret söyleminin havalarda uçuştuğu Türkiye Büyük Millet Meclisi ve de askeri darbelerden beri önü alınamayan ihbar furyası. Şimdilerde iktidarın seçim öncesi baskıyı artırma çalışmalarını, muhalefetinse ağır aksak iktidara yürüyüşünü gözlemliyoruz. İktidar seçimi kazanabilmek için her türlü çareye başvuracağının ipuçlarını veriyor bize. Yeni bir takım yasaklamalar peşinde kamuoyunun haber alma bilgilenme hakkını kıstıkları yetmiyormuş gibi muhalif sesleri susturmak amacıyla birbiri ardına yeni önlemler getirme uğraşında. Kısaca çok sesli değil, tek sesli bir toplumla seçime gitmek istiyorlar. Eleştirel haberi yok etmek, kendi algılarını topluma yansıtmak konusunda yoğun çaba gösteriyorlar. “Düşünceyi ifade özgürlüğü, adalet sistemindeki bozukluklar, askıya alınan temel hak ve özgürlükler ve sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler mi dediniz?” Bu konuda da iktidarın vereceği yanıt ekonomi konularına yaptıkları açıklamalardan pek farklı olmayacaktır. Her şeyin çok daha iyiye gittiğini söyleyeceklerdir. İnandırıcı olmasa da iktidara hâlâ oy vermeyi düşünenleri gördükçe bu türden iktidar açıklamalarının yine de hedefine ulaştığını söylemek gerekiyor. Çünkü toplumumuzun bir kesimi yalan dolanı içselleştirmiş durumda.

Yazımın başında Ruhi Su’dan söz etmiştim. Dünyanın geneline baktığımızda gerçekten bozuk düzenin her yanı sardığını görüyoruz. Bu yazıyı da Usta Yazar, Şair, Çevirmen Melih Cevdet Anday’ın bir şiiriyle tamamlayalım.

Düzenli Dünya

Bayılırım şu düzenli dünyaya
Kışı yazı
Baharı güzü
Gecesi gündüzü sırayla.
Ağaçların kökü içerde
Bütün ağaçların kökü içerde
Dağların başı yukarda
Bütün dağların başı yukarda
İnsanların aklı başında
Bütün insanların aklı başında
Beş parmak yerli yerinde
Baş işaret orta yüzük serçe.

Diyelim kalksa da serçe
Orta parmağa doğru yürüse
Ne haddine.
Yahut akasyanın biri
Başını toprağa daldırdığı gibi
Bir gezintiye çıksa
Merhaba kestane, merhaba çam
Selâmün aleyküm, aleyküm selâm
Kimsin nesin nerelisin derken
Laf açılır mı bizim akasyanın kökünden

Bir uğultudur başlar rüzgârda
Kökü dışarda, kökü dışarda...
Yahut ne olur koca bir dağ
Baş aşağı gelsin..
Aman Allah göstermesin.
Bayılırım şu düzenli dünyaya
Altta ölüler
Üstte diriler
Gel keyfim gel.