YİNELERİZ sıkça. Kurallarına, iş ahlakına, nesnellik ve doğruluk ilkelerine bağlı kalınarak çalışıldığında gazetecilik çok zor bir meslektir. Gerçekleri yazdığınızda, görüntülediğinizde nasıl tepkilerle karşılaşacağınızı üç aşağı beş yukarı kestirir ama içinizdeki gazetecilik aşkıyla tutumunuzdan vazgeçmezseniz adınızın yanında onurla yer alır gazeteci sıfatınız. Ödülünüz ise siyaset ve sermaye kesimlerinde adınızın fişlenmesinden, işsiz kalmanıza dek uzanan yorucu bir uğraştır. Gazeteciliği kimi kurum ve kuruluların halkla ilişkiler uzmanı gibi çalışmak, patronun kredisini yükseltecek haberlere imza atmak, siyaset erbabının, devlet erkinin ağzı olmak anlamında algılıyorsanız o zaman işiniz kolay ama yaptığınız iş gazetecilik değildir.
Bu derin konulara girmek değildi muradım. Çünkü bu bağlamda tartışma açmanın ne günümüz medyasına ne de medya emekçilerine bir yararı var. Aslında bu yazımda salt bir fotoğraf sergisinden söz açacaktım. Gazeteci Ali Öz’ün Beyoğlu Karşı Sanat Galerisi’nde açtığı fotoğraf  sergisinden. Ali Öz kendisini bağımsız çalışan foto muhabiri olarak niteliyor. Uzun yıllardır ben de meslektaşımı hep bu kimliği ile tanıdım. Sergideki fotoğraflar öyle önünde bakarak geçilecek değil, üzerinde durup düşünülecek çokça da hüzünle, yürek burukluğu ile bazen de acı bir gülümseme ile anımsanacak fotoğraflar. Ülkenin 80’li yıllarından bu yana yakın tarihinden bir kesit. Usta bir gözün onca karmaşa içinde seçtikleri. Sanat tarihçisi John Berger’in fotoğraf üzerine kaleme aldığı bir yazısında geçen bir tümce sanki Ali Öz’ün yeni sergisi için söylenmiş gibidir: “Fotoğrafın çevresinde, ışınımlı bir dizge oluşturulmalıdır ki o fotoğraf aynı anda hem kişisel, hem siyasal, hem ekonomik, hem dramatik, hem güncel, hem de tarihsel açıdan görülebilsin.” İşte meslektaşımız tam da bunu becermiş kotardığı titiz çalışma ürünü sergisiyle.
Fotoğraflara bakarken kendi coğrafyamızdan başlayarak küreselleşme adına gezegenimizin pek çok bölgesinde insanın insana yaptığı kötülükleri, insanlık ayıplarını düşündüm. Ali Öz bağlantısızdır da tarafsız bir gazeteci midir? Bunu da düşündüm. Ali her gazetecinin olması gerektiği kadar taraftır. İnsan yaşamının kutsallığından yanadır. Emekten, insan haklarından, hukuktan, düşünceyi ifade özgürlüğünden ve barıştan yanadır. Belki beni onun fotoğraflarına bu denli bağlayan giz de burada yatıyor. Ellerine, kafana sağlık meslektaşım, bellek yitimi toplumumuza geçmişi yeniden anımsattığın için, gerçeklerle yüzleşebilmemiz için yeni fırsat hazırladığın için...
Ali Öz’ün Karşı Sanat’taki sergisi 18 Eylül Cuma akşamı sona erecek. Hâlâ göremeyenler için duyurmak istedim. Sergi salonuna girerken hemen soldaki duvarda Yıldırım Türker’in sergi için kaleme aldığı yazıyı okumayı da ihmal etmeyin lütfen...

Alıntı: O Ana Adanmış: John Berger.. 1. basım 1988 Metis Yayınları Susan Sontag’a adanan “Fotoğrafın Kullanımlar” başlıklı metinden