Ereğli’deki eskiler bilir ve anlatırlar Kandilli’deki hastaneyi.

Ya kendileri ya da bir yakını ameliyat olmuştur Kandilli’deki hastanede.

O hastane öyle bir hastaneydi ki, Kandilli’de maden ocaklarında çalışan 5 bin işçinin dışında, ilçe merkezine de hizmet verirdi.

O hastane öyle büyük hastaneydi.

İlçede bulunmayan bir  hastanenin resmiyette köy olan (Keşkek ve Gökçeler Köyleri’nin birleşme noktası olan ve adı Kandilli olan bir kasaba) bir mevkide kurulu olmasının sebebi elbette ki, Mahdut Mesuliyetli Ereğli Kömürleri İşletmesi’ydi (EKİ).

Onlarca personeli vardı.

Doktorları.

Laborantları.

Dişçileri.

Yatakhaneleri.

Çamaşırhaneleri.

Ve şık bir binası.

Hemen yanında da bizim çocukluğumuzda ‘hastane dağı’ dediğimiz ve şu anda belediye binasının bulunduğu ormanlık alanıyla bütünleşirdi.

Pansumancı Aşir Köroğlu’nun tedavisinden geçmeyen mi vardı?

O hastane şimdi yok.

Binası duruyor elbette.

O kadar.

Şimdi aile hekimleri tarafından kullanılacak.

Ama; Kandilli ağır sanayi bölgesi.

Türkiye Taşkömürleri Kurumu’nun (TTK) Armutçuk Müessesesi ile TTK’nın sahalarında rödevanslı kömür üretimi yapan Hema’da toplam 2 binin üzerinde işçi çalışıyor. Alacaağzı’ndaki kuvars kumu üretiminde de 60-70 kişi var. Ve böyle ağır sanayi çalışanının bulunduğu bölgede hastane yok.

Dünden bugüne bölgenin nereye sürüklendiğinin açık bir fotoğrafıdır Kandilli hastanesinin durumu.

Ve bu açıkça hep ayıp hem de olası ölümlere çıkarılan bir davetiyedir.

**

Bugün 7 Mart.

7 Mart’ın Kandilli için önemi çok büyüktür.

O tarihte Türkiye’nin en büyük ölümlü iş kazası  EKİ’nin Armutçuk Müessesesi’nde meydana gelmiştir.

Gündüz saat 16.00’da ikinci vardiya için Kandilli İşletmesi’nde ocağa giren madencilerden 103’ü grizu patlaması sonucunda  şehit olmuştur.

Kimi cesetler yıllar sonra kömür parçalarına yapışık bulunabilmiştir.

Ölüm kusmuştur maden ocağı ölüm.

Bu öyle bir facia ki, eşler kocasız, çocuklar babasız, anne ve babalar da evlatsız kalmıştır.

Tüm cenazeler işte o hastaneye taşınmıştır.

Yaralılar da o hastanede tedavi altına alınmıştır.

O hastane tarihtir.

Ve sadece Kandilli’ye değil, tüm Ereğli ve Alaplı köylerinde yaşayanlara hizmet vermiştir madenci ailelerine de şifa dağıtarak.

O hastane ve madenciler.

O hastane ve madenci aileleri.

O hastane ve bölge.

O hastane ve bugünkü durumu.

Ve yönetenler!..

**

Kandilli’de o hastane kaderine terk edilirken, Bayat Köyü’ne yapılan sağlık ocağı ile bölge Bayat’a bağlanmıştır sağlık açısından.

Ne kadar komik ve trajik!

Kandilli gibi ağır sanayi kentine değil de Bayat Köyü’ne sağlık ocağı yapılmasına kim veya kimler karar vermiştir.

Elbette ki Bayat Köyü’ne de yapılmalıydı.

Ama öncelik Kandilli olmalıydı.

Olmadı.

Oldurmadılar.

Kandilli’yi sağlık açısından böylesine hizmetsiz bir sürece mahkum ederken, hastane de yaralıların Ereğli’deki hastanelere sevk edileceği bir ara durak haline dönüştü/dönüştürüldü.

Şu an da öyle.

Kandilli gibi ağır bir sanayi kentinde madencilerin de, o belde ve civarında yaşayanların da sağlığı pamuk ipliğine bağlı.

Yetiştirilebilirse Kdz. Ereğli’deki hastanelerde şifa arıyor arayacak bölge insanı.

Yazık değil mi?

Ayıp değil mi?

Zonguldak’ta ilk kömür üretiminin yapıldığı bölgeye vefasızlık değil mi?

 

Alo 112 servisi bile kurulsa razı yöre halkı ama!

Bunu kim dinleyecek ve gereğini yerine getirecek ki?

Kim?

Kömür 1829 yılında bulundu.

Kömür üretimine 1848 yılında başlandı.

İşletmeler kurulup kapandı.

AKİ ve EKİ döneminde özel okullarda  madenci çocukları okudu.

Sosyal yaşam önde koşuyordu.

EKİ, her açıdan devlet gibi belediye gibi hizmet üretiyordu.

Ve bugün Kandilli’de hastane yok.

Bu nedenle açıkça diyorum ki; orada bir tek kişi bile hastane bulunmadığı için yaşamını yitirirse bu hizmetin verilmesini sağlamayan tüm yöneticiler katildir.

Ölümün sebepleridir.

**

7 Mart 1983 yılında meydana gelen grizu patlaması sonucunda yaşamını yitiren madencilerin önünde saygı ile eğiliyorum.

Bilsinler ki, Kandilli’de 1983’den de çok gerilere düştü.

Düşürüldü