Kandilli’ye  1985  yıllardan sonra  çok sık gidemedim. Çünkü  Zonguldak’ta  ikamet  ediyordum  ve orada  çalışıyordum. Zonguldak  Ereğli arasındaki  yeni  yol  Kndilli’den  geçmeyince  de , ulaşmak  zor oluyordu. Gene  de  özlüyordum   ve  arada  bir gitmeye  çalışıyordum.
      1996 yılında  Kandilli  Göğüs  Hastalıkları  Hastanesine,  hastane  müdürü  olarak   atandığımda, şaşkınlık   içerisinde   kaldım.  Benim   arada  bir  uğradığım  Kandilliden    eser   kalmamıştı.  Büyük  bir şok   geçirdim.  Sanki   birileri  gelmiş   yakmış  , yıkmış, talan etmişlerdi.   Yerleşim  alanları  olarak,  rat      mahallesi  ve  diğer  yerleşim  alanları  aynı , fakat  insanları  ve yaşadıkları  mekanlar,  hiç eskisi gibi  değildi.  Aşağı   Kandilli’de   o  güzelim  evlerden   eser  yoktu.  Deprem   olmuş    da,   taş  taş    üstünde   kalmamış    gibiydi.  O an da, ah   bir   de  benim  içimde  ki    depremi   hissetseniz.   Böylesine   korkunç     bir manzarayla  karşılaşacağımı  hiç tahmin  etmemiştim.  Bambaşka  bir  kültür , bambaşka  insan   görünümleri  , sanki  yabancı   bir  yere   geldiğimi   hissettim   bir   an.
      Okulumu   özlemiştim,  şimdiki   adı  ile  Armutçuk  Madenci  İlköğretim.  Okuluma   gittiğimde  sanki    küçülmüş    gibi   geldi   bana,  oysa   aynı  binaydı.  Ama  çocukluğumda , o  bina  benim  gözümde    çok   büyüktü,  çünkü   çok  seviyordum.  Bahçesini ,   çevresini   doya,  doya gezdim. Gözümün  önünden  anılarım  bir, bir geçti.  Çok   şanslı   olduğumu  düşündüm  bir an,  çünkü   hala  çocukluk  yıllarımla  gurur    duyabiliyordum.
       İstiklal  marşını  söylemek    için  toplandığımız   tören  alannda  durdum  ve     Şahver  öğretmenim  aklıma   geldi.  Milli  marşımızı  söylerken   ve   Bayrağımız      göndere   çekilirken ,  onun   gözünden  süzülen  göz    yaşlarını  seyrettiğim   anlarımı   hissettim  ve  çok  duygulandım.
       Hemen     okulumun  üst  tarafında  T.T.K nın  misafirhanesini    görünce  biraz  yüreğime  su  serpildi,  çok    şükür  o  duruyordu.  Elde    avuçta  kalabilen   tek  güzel   mekan.   Gerçi   söylenenlere  göre, misafirhaneyi   de   kaldıracaklarmiş   ama,  birileri  kalması  için  uğraşınca,  şimdilik  duruyor. Fena  mı  oldu,  Kandilli ‘ye   gezmeye   gelenler       ancak  misafirhanede   kalabiliyorlar, eskiyi   biraz  olsun  hayal edip  ah  çekiyorlar ,  başka  bir   seçenek  yok  ki.
    Beni  şaşırtan,  Kandilli  yok  olurken,  Gökçeler   beldesinin  ilerlemesi  oldu. Benim  çocukluğumda  biz  oraya  neyren   derdik.  Buraya ,  bayramlarda  akrabaları  olan kişiler ziyarete  gelirlerdi, onun dışında hareket olmazdı,  bakımsız  bir   köy  iken,  zamanla   iyi  gelişmeler  olduğunu  gözlemledim.   Buna  çok   sevindim.
      1985  den  önce, T.T.K nın  bir  garajı  vardı ki, sanayi    çarşısını aratmaz  nitelikteydi.  Her  türlü  araba tamirleri  ve  bakımları   yapılrdı.  Baktığımda,   hiçbir  şey kalmamış.  3-5  araba  , onlar da,  o  tarihlerden  kalan  son  emektarlar.  Garajın   hemen   karşısındaki  Pazar  yeri  zaten  içler  acısı, in, cin top oynuyordu.
          Bütün   bunları   gördüğümde , ben   nereye  geldim  dedim.  İşim  çok  zordu.
Kandilli  yazmakla  bitmez.