Bu seçimlerde bazı kişi ve çevreler ileriye dönük bakış açılarını Belediye Başkanı Halil Posbıyık’ın yaşını öne sürerek, olası ve bir vefatı sonrasında belediye başkanlığını nasıl ele geçirebilecekleri üzerinde kurdular.
İnanın en çok da, aday olduğu partide tartışıldı bu konu.

İnsan olan bir insanın, bir başkasının sağlık durumunu veya vefatını hesap ederek bakış açısı geliştirebilmesini nasıl değerlendirirsiniz bilemem de, benim için açıkça iğrenç ve ayıptır.

Şimdi kimse hikaye okuyup “olmadı böyle bir şey!” diye numara yapmasın.

Yaşandı ve halen daha bir çok bilinç altında da saklı.

Son olarak bu konuda şunu söylemek isterim ki, Allah ile kimsenin sözleşmesi yok. Kimin ne zaman öleceğini bir tek Allah bilir ki, bu iş sıralı da değil. Posbıyık’ın vefatı üzerine siyasi hesap yapanlar o kötü düşünceleri ile imamın kayığına binmeyeceklerini nasıl garanti edecekler?

Boş ve çirkin!

Ha bir şey daha söyleyeyim: Poısbıyık’ın önümüzdeki seçimlerde aday olmayacağını söyleyerek “bu kez son!” diye hesap edenler çok ama çok  yanılıyor.

2029’da da Posbıyık, 84 yaşında olacak ve yine adaydır!

Var mı aksini iddia edebilecek olan?

**

Benim 30 yıllık dostum iken 2014’de belediye başkanlığı  koltuğuna  oturduğunda  ilk önce nankörlüğünü ortaya koyup, Prof. Dr. Ercan Candan’ın milletvekilliğine kırmızı ışık yakan Hüseyin Uysal telefonla aradı  geçtiğimiz günlerde. Belediye Başkanlığının ardından, o eski doktor Hüseyin Uysal gitmiş tamamen bambaşka biri olmuştu. Makam, para ve alkol insanları tanıma açısından çok önemli üç araçtır. Uysal’ın çevresini saranlar güneşi bile göstermediler ve ayağını yerden kesip kanatsız uçurmaya kalktılar. Dostluklarını da askıya alarak belediye başkanlığı yapan Uysal, şimdi çok yalnız. Niye mi yalnız? Geçenlerde Belediye Başkanı Halil Posbıyık’ın  bazı açıklamalarına karşı bir ileti gönderdi ve biz de haber olarak yayımladık. Kendisinin ifadesine göre;  bizden başka kimse yayımlamamış. Vay  canına! Haklı olarak dokundurdum, “başkan iken kimseyi görmüyordun” diye.

Uysal, eşekten kötü düştü.

Ve o doktorluğu dönemindeki kurduğu dostlar ordusunu da yerle bir ederek.

Yazmak durumundayım, bir kez satan hep satar!

2014 de Ercan Candan’ı sırtından vurduğunda, Candan’ı değil, Ereğli’yi vurdu ve Ereğli’nin kaybolan yıllarına yenilerini ekledi ve gitti.

**

İl Genel Meclis üyeleri, köylere hizmet götüren İl Özel İdare’nin üyeleridir. İl Özel İdaresinin tüm bütçelerini yaparlar ve başta vali olmak üzere kamu yöneticileri ile birlikte yönetirler..

Bu nedenle, il genel meclis üyeleri köy kökenlilerden seçilir. Köylerde yaşayanlara yakındırlar ve de hep böyle olmuştur. Siyasi partileri yönetenler  hep bu konuda hassas olmuşlardır. Ta ki, Ereğli’de son iki seçime kadar.

Hem AK Parti, hem de CHP, il genel meclis listelerine Ereğli köy kökenli olmayan isimleri koyarak, köylerde yaşayanlara dayatma yaptılar.. AK Partide Ali Kemal Karaca, CHP’de de Hayrettin Kartal liste başlarına parti içi güçlerini kullanarak oturdular.

Ereğli köylerinde hiç kimse yok ya.

Bunlar da bulunmaz kumaş!

Kimdir bu iki isim?

Hangi köyden?

Hiçbirinden… Ereğli köylüsüne yapılan bu dayatma partilerinin ayıbı  olduğu kadar, bu iiki smin de -kusura bakmasınlar ama saygısızlığıdır.

Siyasi etik çizgisini çiğneme alışkanlıklarını bu kez de sürdürdüler.

Yanlıştır, haksızlıktır, kötü örneklerdir.

Bu durum bundan böyle devam eder ve Ereğli köylüsünün temsilcileri de köy ile bağı olmayanların tepelerine binmesi ile devam eder.

Neden il genel yerine belediye meclis üyesi olmazlar ki?

Bırakın köylünün yakasını!