Yeni İş Yasası olarak tanımlanan 4857 Sayılı İş Yasası’nda  birkaç değişiklikle yerini koruyan 4773 Sayılı Yasa ile getirilen İŞ GÜVENCESİ, Deniz İş Yasası ile ilgili çalışanlar bir şekilde  unutularak bir yollama hükümle, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki Yasa kapsamında çalışan basın işçilerine de  uygulanması öngörülmüştü.

 

Uygulamanın ve tarafların karşı görüş ve isteklerine uygun bir çok değişiklik ile Yamalı Bohçaya çevrilen 4857 Sayılı İş Yasasının 18,19,20 ve 21. madde hükümlerinin getirdikleri,  ayrıntılı bir biçimde “İş Güvencesi” başlıklı yazımızda anlatılmaya çalışılmıştı.

 

Kanun koyucunun  sendikal haklarla ilgili  Güvence sağlayan ilk düzenlemesi de sayılan 15.08.2002 tarihli 24874 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4773 Sayılı Yasa’nın 3.maddesini,irdelemek ve  hatırlamak sendika özgürlüğü açısından yerinde olacaktır.

 

Mülga 1475 Sayılı Yasa’nın 13/A .maddesinin 2.fıkrasında yer alan 3.maddede ,

“Aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz;

a-Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında ya da işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak,

b-İşyeri sendika temsilciliği veya işçi temsilciliği yapmış olmak, yapmak veya temsilciliğe aday olmakhüküm kurulmuştu.

 

Madde hükmünün gerekçesi açık ve tartışmasız biçimde düzenlenmişti.Bir işçinin belirsiz süreli hizmet akdini fesheden işveren,işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin,işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorunda olduğunu öngörmekte idi.Geçerli sebep sayılamayacak halleri de 158 Sayılı ILO Sözleşmesi hükümlerine uyarlı olarak  altı madde olarak sıralamıştı.Bu hükümlerin başında yukarıda belirttiğimiz ilk sıralarda sendika üyeliği ve sendikal faaliyetler gelmekte idi.

 

Bugün yürürlükte bulunan önümüzdeki süreçte de  değişiklik olmaz ise,4857 Sayılı Yasa’nın   “Feshin Geçerli Sebebe Dayandırılması” başlıklı  18.maddesinin 3. fıkrasında;

 

“Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz.

 a-Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak,                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             

b-İşyeri sendika temsilciliği yapmak,”hükümleriyle 4773 sayılı Yasa ile getirilen  “işçi temsilciliği yapmış olmak,yapmak veya temsilciliğe aday olmak” hakları yok sayılmış bulunmaktadır.

 

Ancak işçinin sendikal nedenlerle iş sözleşmesinin feshi durumunda,4773 Sayılı Yasa ile 2821 Sayılı Sendikalar Yasasının 30.maddesinde yapılan değişiklikte ve “Sendikaya üye olup olmama hürriyetinin teminatı” başlıklı 31. maddesinin 6. fıkrasında  işçinin bir yıllık ücreti tutarından az olmamak üzere tazminat hakkı doğacağı öngörülmektedir.

 

4773 Sayılı Yasanın 9.maddesi ile değiştirilen 2821 Sayılı Sendikalar Yasasının 30.maddesinde;

” İşyeri sendika temsilcisinin belirsiz süreli hizmet akdinin işveren tarafından feshinde İş Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.

Temsilcinin hizmet akdinin sadece temsilcilik faaliyetlerinden dolayı feshedilmesi halinde İş Kanunun 21.maddesinin birinci fıkrası uyarınca en az 1 yıllık ücreti tutarında tazminata hükmedilir.

İşveren yazılı rızası olmadıkça işyeri temsilcisinin çalıştığı işyerini değiştiremez………………………” denilmektedir.

Oysa 4857 Sayılı İş Yasası hükmüne göre iş sözleşmesinin sendikal nedenlerle feshedildiğinin Mahkeme Kararı ile kesinleşmesi durumunda, yapılan fesih işleminin tüm hukuki sonuçları geçersiz sayılacak ve işçinin işe iadesi söz konusu olacaktı.Bu durumda işçiye  tazminat ödemeyi öngören Sendikalar Yasası hükümleri, İş Güvencesi ile getirilmek istenilen amaca uyarlılık arz etmemektedir.ILO Uzmanlar Komitesi de sendika özgürlüğü açısından işçilerin işten çıkarılmalarında tazminata dayalı yaptırımın uygulanmasının yeterli sayılmaması gerektiğini ısrarla üye Ülkelere bildirmektedir.  

 

İşveren sendikal nedenlerle İşçiler arasında farklı işlem yapamaz.

Sendikalar Yasası’nın 31.maddesinin 3 ve 5.fıkraları, işverenin sendikal nedenlerle işçiler arasında ayrım yapılmasını yasaklamıştır.

Bu hükümlere göre işverenin;

+İşin sevk ve dağıtımında,

+İşçinin mesleki ilerlemesinde,

+İşçinin ücret, ikramiye ve primlerinde, sosyal yardım ve disiplin hükümlerinde vb durumlarda,

+Çalıştırmaya son verilmesi bakımından,

ayrım yapmaması gerekmektedir.

Yine madde hükümlerine göre işçilerin sendikaya üye olma veya olmamaları,iş saatleri dışında veya işverenin rızası ile iş saatleri içinde  işçi sendikası veya konfederasyonunun faaliyetlerine katılmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı bir muameleyle karşı karşıya bırakılamaz.

 

Feshin sendikal nedenlerle yapıldığının ispatı işçilere aittir.

4857 Sayılı İş Yasasının 20.maddesine göre feshin geçerli bir nedene dayandığının ispatı işverene ait olmasına karşın, işçi feshin başka nedenle yapıldığını iddia ettiğinde iddiasını kanıtlamak durumundadır.

İşyeri Sendika Temsilcisinin İş Güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalıştırılması ve işyerinde 6 aydan daha fazla kıdeminin bulunması koşulu aranmamaktadır.Yasa hükümlerinde işyeri sendika temsilcileri ile diğer işçilerin fesih işlemlerinde de usul bakımından farklı bir hüküm getirilmemiştir.

 

İşyeri sendika Temsilcilerinin İş Güvencelerinin etkili ve caydırıcı hükümlerle korunması gerekmektedir.Daha ileri bir görüşle küçük bir yasal düzenleme yapılabilinir.İşçilerin sendikal faaliyetlerden dolayı iş sözleşmelerinin özel koruma statüsü ile güvenceye bağlanması, işçi temsilcileri için istisna hükümler getirilmesi, temsil ettiği sendika üyesi işçiler yararına olacaktır.

 

Konumuzla ilgili bugünlerde birçok işyerinde sendikal baskıların yoğunlaştığını öğreniyoruz.Ancak bunlardan en çarpık örneği AA,Anadolu Ajansı İşyerlerinde görüldüğünü söylemek gerek.İşçiler üzerinde sendikasızlaştırmak adına sendikal baskı uygulaması her zaman her dönem yaşadık.Ama 31 yıllık Bölge Müdürlüğüm ve önceki çalışma sürecinde bir işçi sendikasının Genel Başkanının istifası yolunda baskı örneğini hiç hatırlamıyorum.

Basın emekçisi TGS,Türkiye Gazeteciler Sendikasının Genel Başkanı Ercan İPEKÇİ Sendikasına ve üyelerine uygulanan baskılar nedeniyle Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü önünde 09.Mart.2012 tarihinde  ölüm orucuna başladı.

 

Yukarıda özetle sunmaya çalıştığımız Yasalardaki çelişkilere karşın, İş Güvencesi’ne ilişkin yasal hükümler halen yürürlükte mi?Basın emekçilerini de ilgilendiren yasal düzenleme unutuldu mu? Yoksa Yasal düzenlemeler Kağıt üstünde kalan düzenlemeler mi? Diye soruyorum.Sendikalaşmaya ve sendika seçme özgürlüğünün kısıtlanmasının adı ne olmalıdır ?...”İleri Demokrasi mi?”

Gazeteniz Önder’in Köşe Yazarı Sayın üstat Av. Fikret İLKİZ “TGS Başkanı Ercan İPEKÇİ‘nin Onuru.”başlıklı yazısında TÜRK-İŞ Konfederasyonuna bağlı Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi işçilerin direnişini ve Genel Başkan Ercan İPEKÇİ’ nin Sendikası üyesi emekçi kardeşlerine hitaben yazdığı mektubundan bahsediyor.Lütfen Sayın İLKİZ’ in köşe yazısını okuyunuz.

   

Görevinden istifa etmesini isteyenlere Genel Başkan Ercan İPEKÇİ diyor ki:”Anadolu Ajansındaki baskıların sona ermesi ve bütün sorunların bir anda çözümü benim yok olmama bağlıysa bu benim için onurluca bir mücadelenin sonunda olmalıdır.”ve” Görevimden istifa etmeyeceğim”

 

TGS Genel Başkanı Ercan İPEKÇİ’ nin örnek ve onurlu eylemi karşısında saygılarımı,Anadolu Ajansı   Basın Emekçilerinin haklı davalarında başarı dileklerimi gönderiyorum.

 

Sevgiyle, Sağlıklı Kalınız.   

 

 

  [email protected]