Sahi her yanıyla dökülüveren bir ülkede temiz toplum yaratılabilir mi? Yanıtınızın olumsuz olacağını bildiğim halde bu soruyu soruyorum. Çünkü bir zamanlar temiz topluma öykünen insanlarla doluydu çevremiz. Kentleri, belediyeleri hatta köyleri yönetenlerden ülkeyi her gün biraz daha yönetmeye soyunan siyasetçilere, devlet adamlarına dek uzanan bir toplumsal kaygı vardı. Sonraları bu kaygı giderek hızla kalkıverdi ortadan. Yerini ranta dönük bir telaş aldı. Temiz toplum düşüncesi de renk değiştirdi, kirlendi. Anlaşıldı ki kendi mekanlarını bile temiz tutmaktan aciz insanlar hangi görevi üstlenirlerse üstlensinler bir toplumu temiz kılacak kadar güce sahip değildirler. Çarpık kentleşme hızla çarpık topluma dönüşüverdi. İnsana değer vermek yerine paraya, mala, mülke, araçlara değer veren aç gözlü iş insanları türedi. Yalnız kendi mekanlarını, kentleri değil vicdanları da kirleterek dolaşmaya başladılar ortalarda. Bu tür bir kalabalıktan sağlıklı bir toplum çıkamayacağını söylemek için öyle pek ileri görüşlü olmaya da gerek yok. Halklara yaşatılanlar zaten bunu kanıtlıyor.
Benim de içinde yer aldığım kuşak II. Dünya Savaşı’nın sıkıntıları içinde büyüdü. Açlığı, ekonomik sıkıntıları, savaşların getirdiği yıkımları izleyerek büyüdü. İnsanın insana kıyımına tanıklık etti. Bir yandan da cumhuriyetin, ulus olmanın, yurttaşlığın değerini anlayarak büyüdük. Deneyimlerimizden çıkarsadığımız ilkeler edindik. Laik bir toplumda yaşamak istedik. Bireylerinin birbirini sevdiği bir toplumun bireyi olmaya gayret ettik. Savaşın, ırkçılığın, şiddetin ve nefretin hep karşısında olduk. İstedik ki çevremiz kadını erkeğiyle dürüst ve ahlaklı insanlardan oluşsun. Ne var ki 21. yüzyılın daha ilk çeyreğinde temiz toplum hayallerimiz bir ütopyadan ileri gidemedi. Şimdilerde büyük bir ahlak çöküntüsünün yaşandığı, yalan dolanı kendilerine meslek edinmiş insanlarla dolu bir kalabalık haline geldik. Din bezirganları yaşadığımız toprakları sahiplendiğinden beri artık ağaçlar çiçek açmıyor, nehirlerimiz özgürce akmıyor, tomurcuklar dalında kuruyor. Bilim ve sanatın yerini cehalet, hukukun ve adaletin yerini ise ‘kadıların’ kara kaplı kitabı aldı. Şimdilik durum ülke insanımız için iç açıcı değil. Ama karanlıklardan sonra güneşli günlerin geleceğine olan inancımız hiç değişmedi. Bu inançla önümüzde yeni aydınlık günler bekleyen bir toplum yaratabilmek için mücadele edeceğiz. Aydınlanmaya inanan işçisi, köylüsü, memuru, genci, kadını, erkeği ve tüm yurttaşlarımızla birlikte.
Yazıyı sonlarken, Uruguay’lı Şair, Bilim İnsanı Ildefenso Pereda Valdes’in (1927-1996) Bir Zenci Bebeğe Ninni adlı şiirini Can Yücel’in ustalıklı çevirisiyle birlikte okuyalım.
Ee yavruma ee e
Benim miniminiciğim
Uyusun da büyüsün ninni
Benim kara böceğim
Ağaçlarda hindistan cevizi
Çalılarda böğürtlen
Cimcimecik başı var
Gözleri kocaman kocaman
Denize karşı açılmış bir çift pencere sanki
Kapa o güzel gözlerini
Benim ürkek böceğim
Beyaz yamyam gelir sonra
Mam Mam eder seni
Hem kim demiş benim oğluma köle diye
Bak iyi uyursan bu gece Evin efendisi söyledi
Sana ciciler alacak Pırıl pırıl düğmeli
Seni uşak alacak yanına İyi uyur çabuk büyürsen
Ağaçlarda hindistan cevizi
Çalılarda böğürtlen
Ee yavruma eeee eee ee e