Ayarsızlığa abone olmaya zorunlu musun?
Tut.
Bir ayarı tuttur.
Tutturamıyorsan, ayarlattır.
Düzelirsin.
Bak işte.
Kızıyorsun.
Öfkeleniyorsun.
Gıcık kapıyorsun.
Ne kadar farklı bir durum.
İyi olmanı isteyen ve tutmayan ayarın ve frenlerinin bakımlı olmasını isteyenlere bile ayar bozuyorsun.
Yapma.
Etme.
Olmaz böyle.
Keskin sirkenin kime ne zarar verdiğini öğrenemedin mi?
Fırınlar dolusu yediğim ekmekleri ne ettin.
Günah.
Sen kötüsün ya.
Yine ayarın kaçtı.
Zaten pek düzgün olduğunu gören de yok ya.
Sürekli bir öfke içindesin.
Öfken o kadar büyük ki, yaşamın sana vurduğu darbelerin sebebi olarak hep birilerine fatura edebilme çarpıklığına düşüyorsun.
Kesiyor, biçiyor ve doğruyorsun.
Öylesine dengeni bozmuşsun ki, sağ ile sol yönlerini bile şaşırdın.
Bir o yana bir bu yana.
Bir de yanların yanına.
Hadi bakalım.
Sen bu şekilde devam et.
O minicik iğneyi kendine batırmaktan korkmaktan asla vazgeçme.
"Ben bu hatanın veya hataların neresindeyim. Nerede hatalar yapıyorum?" sorusundan hep kaç.
Ve saldır.
Bunun temelindeki adının, korkaklık olduğunu duyumsamadan saldır.
Saldırdıkça küçüleceksin.
Çünkü yanıksın yanık.
Yakmışlar seni.
Ne yürek bırakmışlar ne de sevda.
Her harcamışlar.
Sen de bu sazanlığının bedelini, çevrendeki eş ve dostlardan çıkarıyorsun.
Onlar susuyor sen hakaret çukurunda iftiraların ile başbaşa kaldığını bile göremiyorsun.
Bir düşün.
Bir saniye de olsa düşün.
Nerede hata yaptın?
Ve niye yaptın?
Zaaf mı?
Beyinsizlik mi?
Şaşkınlık mı?
Veya başka sebepler mi?
Bunları düşün, taşın ve kendini sorgulayacak yürekliliği göster.
Saza, gaza gelme yönlendirme rüzgarlarından uzaklaşarak yap bunu.
Kim aldattı seni?
Kim ihanet etti?
Kim sevdanı sömürdü?
Kim seviyorum ayakları yaparak maddi manevi olanaklarını yedi bitirdi?
Kim yol gösterdi de yolda bıraktı?
Kim papatya fallarında mutluluklar arattı?
Kim onu bunu şunu fitneletti?
Kim yalan yeminleri ile yönlendirdi.
Kim ya da kimler.
Ve sen neden bu tuzaklardasın?
Neden de, ruh sağlığının bozulduğunu görmüyorsun?
Çalışacaksın. Çokkk çalışacaksın.
Çalışmaya da, aldatılmışlığının sebeplerini açıkça bulma cesaretini göstererek başlayacaksın.
Okuyup üfleyeceksin.
Yalayıp yutacaksın.
Deniz kenarlarında dalgalarla konuşacak,
Ormanlardaki böceklerle yarenlik kuracaksın. Kendini dinleyip ayabilirsin çünkü.
Tabi ki, önce aymak isteyeceksin.
Yeniden sevgi denen yaşamın en eşsiz duygusu ile tanışmak için gayret göstereceksin.
Yok öyle lumburlop.
İsteyeceksin ki, başarasın.
Başarı, çene ile olmuyor.
Çeneni tutmayı bilmeden, doğru zamanda doğru yerde ve doğru insanlarla güzellikleri paylaşmadan başarı gelmiyor.
Bunun ötesindeki bir durum, şu anda içinde debelendiğin saçmalıklardan öteye bir şey değil çünkü.
İster gör ister görme.
Ya iyi olacaksın ya kötü.
Ötesi var mı?
Var mı yani?
Sen öyle diyorsun.
Eh pes demiyorum.
Doğrudur.
Herkesin fotoğrafı başkadır.
Ama senin makinanın açısı bu kadar geniş olamaz.
Dardır.
Dar açıdan baktığın için ayarsızsın.
Keşke geniş olsan.
O derinlikte neler görürsün neler.
Su gibi.
Hava gibi.
Dünya gibi.
Ey bacaksızların bacaksız ayarsızı.
Ötesinde buluşuruz bir gün.
Yorumlar