İşverenin İşçiyi Gözetme Borçlarından biri olan İş Yasasındaki yerine kısaca değindiğimiz İş Sağlığı ve Güvenliği, Çalışma Hayatının en çok tartışılan konuları arasında yerini korumaktadır.
İş Sağlığı ve Güvenliğinin getirdiği sorunlar işçiler için ne denli önemli ise, işverenler için de bir o kadar önemlidir.İşverenlerinÖnlemek, Ödemekten Daha Ucuzdur.deyimi ile konuya bakışları sorunların çözümü için olumlu çözüm olacaktır.
Görevde olduğum süreçte katıldığım tüm toplantı ve panellerde öneri olarak sunduğumuz İş Sağlığı ve Güvenliği konusunun tüm çalışanları da kapsayacak şekilde tek yasal düzenlemeye kavuşturulması ile ilgili çalışmaları öğrenmek, gecikmeli de olsa Çalışma Hayatı için önemli bir gelişme sayılmalıdır.
ILO, Uluslararası Çalışma Örgütü ve WHO, Dünya Sağlık Örgütü İş Sağlığı Ortak Komitesinin 1995 yılında birlikte yaptıkları çalışma sonucu İş Sağlığı sorunları gözden geçirilerek aşağıdaki tanım yapılmıştır.
İş Sağlığı hangi işi yaparlarsa yapsınlar bütün çalışanların fiziksel,zihinsel ve sosyal refahlarının mümkün olan en yüksek düzeye çıkarılmasını ve burada tutulmasını,çalışma koşullarından kaynaklanan sağlık sorunlarının önlenmesini,işçilerin fiziksel ve biyolojik kapasitelerine uygun mesleki ortamlarda çalıştırılmalarını,işin insana,insanın da işine uygun hale getirilmesini hedefler
Mevzuatımızda ise bu tanıma yakın İş Sağlığı ve Güvenliği, 10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Yasasında ve buna ilişkin çıkarılan Yönetmelik hükümlerinde görülmektedir.
Çalışana değer verilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi ABnin de olması gerekli temel amaçlarındandır.Bilindiği üzere,Çağdaş İş Hukuku alanında İş Sağlığı ve Güvenliği bir bilim dalı olarak kabul edilmektedir.Çevre sorunlarıyla birlikte kabul edilen İSG,İş Sağlığı ve Güvenliği konularına gerekli önem verilmediğinde iş kazaları,meslek hastalıkları ölümler ve yaralanmalar,çevre kirliliği,hastalıklarla, ülke ekonomisine yansıyan üretim kayıplarına neden olmaktadır.
ILO,Uluslar arası Çalışma Örgütünün 2009 yılı açıklamalarına göre her yıl yaklaşık 2 milyon 300 bin insan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını yitirmektedir.Dünyada 270 milyon iş kazası gerçekleşmekte,160 milyon insan da çalışma koşullarından kaynaklanan meslek hastalığına yakalanmaktadır.Yine ILO tespitlerine göre her 15 saniyede bir işçi, iş kazaları veya meslek hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumunun 2010 yılı istatistikleri 2011 yılında açıklanacağından 2009 yılı istatistiklerine bakıldığında Ülkemizde de iş kazaları sonucu 1171 işçinin hayatını kaybettiğini,63145 işçinin de yaralandığı belirlenmiştir.
Maden,inşaat,tersanecilik,enerji,metal,yol,demiryolu vb işgücüne bağlı işlerde alınmayan önlemler nedeniyle en çok iş kazası meydana geldiği,maden sektöründe grizu patlamaları nedeniyle kitlesel ölümlerin olduğu, işçilerin kalıcı mesleki hastalıklarına yakalandığı görülmektedir.Her yıl tespit edilen olumsuz sayılar kayıtlı işyerleri ve işçilerle ilgili verilerdir.Kayıt dışı veriler ise basın yoluyla öğrenebildiklerimiz konunun ne denli önemli boyutlarda olduğunu göstermektedir.
Yine ILO nun düzenlediği Güvenlik Kültürü Raporuna göre meslek hastalıklarının tümü ve iş kazalarının % 98i önlenebilir olaylar olduğunu göstermektedir.Rapora göre Japonyada ve İsveçte % 20,Finlandiyada % 62 oranında iş kazalarında ve meslek hastalıklarında alınan önlemler nedeniyle düşüşler kaydedildiği,Ülkemizde ise iş kazalarında artış olduğu tespit edilmiştir.
Konuyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemi konulu Raporunda da mevzuatın dağınıklığı,yasal düzenlemelerin birden çok Bakanlıkları yetkili kıldığı, işyerlerinin etkin olarak denetlenememesinden kaynaklandığı belirtilmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliğinin tüm topluma mal edilmesi, sorunların çözümlenebilmesi için tarafların katıldığı Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi 2005 yılında kurulmuş,ancak Konseyin istenilen düzeyde çalışmadığı ve beklentilere ulaşılamadığı yazalı basından öğrenilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun Basına aktarılan maden kazalarıyla ilgili son Raporunda da, işsizlik nedeniyle insanların iş risklerini düşünemez noktalara taşıdığı belirtilmiştir.Raporda İş Sağlığı ve Güvenliği bakımından en riskli sektörler arasında yer alan maden ocaklarında eğitim seviyesinin nispeten düşük işçilerin çalıştırıldığı ve iş başı eğitimi ve hizmet içi eğitim şartının mevzuatta öngörüldüğü ölçüde yerine getirilmediği,işverenlerce eğitimin zaman kaybı ve gereksiz yere katlanılan bir maliyet olarak algılandığı görülmüştür. denilmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği konularındaki görev ve yetkilerin hâlâ net olarak belirlenemediğine değinilen Rapora göre,madenlerin denetiminde ilgili kurumların bünyesindeki denetim birimlerinin,aynı alan ve konuda bazen birbirinden farklı idari işlemlerin yapılması çelişki yarattığı, bu nedenle ILO Sözleşmeleri ve AB Konsey direktiflerinin dikkate alarak ülke şartlarına göre iç mevzuatta iyileştirmenin sağlanması gerektiği belirtilmiştir.
Bize göre,Çağdaş İş Sağlığı ve Güvenliği standartları ve normlarından söz edebilmek için tüm işyerlerinin ve çalışanların tek sağlık ve güvenlik şemsiyesi altında toplanması gerekmektedir.
Ayrıca kayıt dışı işçi çalıştırılmasının yaygın olduğu,sigortasız ve sendikasız işçi çalıştırılması bakımından temel sorunların yaşandığı 10 işçi ve daha az işçi çalıştıran küçük ve orta boy işletmelerde, sorun çok daha büyük boyutlardadır.
Olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi için Yasadaki 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerleri için getirilen yükümlülüklerin, küçük orta ölçekli işyerlerinde de Ortak Sağlık Birimleri oluşturularak uygulanmalıdır.
Sendikalar İSG konularında etkin çalışmalı, İSG kültürü geliştirilmelidir.İşverenler İSG ile ilgili önlemleri ek bir maliyet olarak görmemeli,verimliliği ve üretim artışını sağlayan yükümlülük olarak kabul etmelidirler.
İmzalanan ILO,İş SAĞLIĞI VE Güvenliği ve Çalışma Ortamına ilişkin 155,İş Sağlığı Hizmetlerine ilişkin 161 Sayılı Sözleşmeler İç Mevzuatta uyarlanarak uygulanmalıdır.
Yine ILO nun Tarımda İş Güvenliğine ilişkin 184 Sayılı Sözleşme ve 192 Sayılı Tavsiye Kararı,İnşaatla ilgili 167 Sayılı İnşaat İşlerinde İSG Sözleşmesi ve 175 Sayılı Tavsiye Kararı,176 Sayılı Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi ve 183 Sayılı Tavsiye Kararı ve 187 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Teşvik Sözleşmesinin onaylanması ve Ulusal Mevzuata yer alması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak Ulusal mevzuatın ILO Sözleşmeleri ve AB direktifleri dikkate alınarak tüm işkollarında çalışanlarla birlikte diğer çalışanları da kapsayacak şekilde tek mevzuat altında düzenlenmesi,konuyla ilgili denetimlerde koordinasyonun sağlanması, Eğitim ve Öğretimin ilköğretim sıralarında başlatılması,Üniversitelerde Fakülte ayrımı yapılmaksızın İş Sağlığı ve Güvenliği derslerinin zorunlu ders olarak programlanması ve eğitim kültürünün yerleştirilmesi gerekmektedir.
Devlet-İşçi-İşveren üçlüsünün tarafsız, ilkeli aynı anlayışla yaklaşımları,sorunların çözümlenmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Sevgiyle,Sağlıklı Kalınız.
fozturk.01@ hotmail.com