Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan ve reklam cezası kesme hakkı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Kanuni düzenleme ifade ve basın özgürlüğüne, temel hakları sınırlandıran kanuni düzenleme hakkın çekirdek özüne aykırı görüldü.
Yeni Akit Gazetesinin 1/7/2013 tarihli nüshasında "Türkiye, Brezilya, Mısır... Her soruya bir cevabım var!" başlıklı yazı Basın Ahlak Esasları Hakkında 129 sayılı Genel Kurul kararının 1. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle Basın İlan Kurumu 195 sayılı kanun 49/a maddesi uyarınca resmi ilan ve reklamlarının 3 gün süre ile kesilmesine karar vermiştir. Karara itiraz edilmiş, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (hakem sıfatıyla) 27/9/2016 tarihinde BİK'in verdiği “resmi ilan kesme” cezası kararının mevzuata uygun bulmuş ve itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi (B.B 2016/73997-16.01.2020 Tarih) sayılı kararıyla Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti.’nin ifade ve basın özgürlüklerinin “ihlal edilmediğine” karar vermiştir (R.G. 11/3/2020 – 31065).
Korkusuz gazetesinin 3/8/2015 tarihli nüshasında "Milletin Parasını Böyle Çarçur Ediyorlar!" başlıklı haber nedeniyle BİK, bir gün süreyle resmî ilan ve reklamların kesilmesine karar vermiştir. Bu karara itiraz edilmiş Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (hakem sıfatıyla) 23/5/2017 tarihli kararıyla itirazın kısmen kabulüne, kısmen reddine kesin olarak karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi Estetik Yayıncılık A.Ş (2) (B.B No. 2017/30591- 13.1.2021Tarih) sayılı Bireysel Başvuru kararında; Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Basın İlan Kurumu, resmi ilan ve reklamların yayınlanmasında aracı kurumdur.
195 sayılı “Basın İlan Kurumunun Teşkiline Dair Kanun” gereğince kamu tüzel kişiliğine sahip Basın-İlan Kurumu kurulmuştur (09.01.1961). Kurumun “Resmi ilanların mevkutelerde (süreli yayın) yayınlanmasında aracı olmak” görevi vardır.
Resmi ilanlar, Basın - İlan Kurumu Genel Kurulunun tespit edeceği esaslar dahilinde dağıtılır.
Basın İlan Kurumu 129 sayılı Genel Kurul kararıyla yedi maddeden ibaret basın ahlak esasları belirlenmiştir. Bu esaslara aykırılık halinde müeyyide uygulanabilir. BİK Yönetim Kurulu resmî ilan ve reklamlarının kesilmesine karar verilebilmektedir. 195 sayılı Kanun'a göre BİK tarafından verilen bu kararlara karşı asliye hukuk mahkemesine itiraz edilebilir. Mahkeme, en geç on beş gün içinde evrak üzerinden kararını verir ve bu karar kesindir. Bu kararların itirazına, yüksek dereceli asliye hukuk mahkemesi hakem sıfatıyla bakmaktadır (Anayasa Komisyonu Raporu, Danışma Meclisi/Anayasa Komisyonu, E.1/463, K.434, 30/7/1982, madde 32- AYM kararlarından).
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 10/3/2022 tarihinde, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri (B.B. No: 2016/5903) başvurusunda, Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. 2022 yılında bu karar “Pilot Karar” olarak verilmiştir.
BİK tarafından çeşitli sürelerle resmî ilan ve reklamlarının kesilmesine dair verilen kararları ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi 14 bireysel başvuru dosyasını birleştirerek karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi; 2022 yılında verdiği (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri. B.B No. 2016/5903) bu kararında; Basın İlan Kurumunun resmi ilan ve reklam kesme cezası vermesini, böyle bir müdahaleyi kanunilik ölçütüne aykırı bularak başvurucuların Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri ile korunan haklarının ihlal edildiğini ve bu ihlalin; ifade ve basın özgürlüklerinin korunmasına ilişkin temel güvencelerin olmaması nedeniyle doğrudan kanundan kaynaklandığı sonucuna varmıştır.
Anayasa Mahkemesi; BİK kararlarına yapılan itirazları inceleyen asliye hukuk hâkimliklerinin gerekçeli kararlarında, kimi zaman BİK'in değerlendirmelerini doğrudan esas alındığı kanaatindedir. Ayrıca Asliye Hukuk Mahkemelerinin bu değerlendirilmelerinin “dengeleme kriterlerini” karşılayıp karşılamadığının denetlenmediği, çoğunlukla BİK kararlarının usul ve yasaya uygun olduğunun belirtilmesiyle yetinildiği ve daha ileri bir değerlendirme yapılmadığı görüşündedir.
Ve Anayasa Mahkemesi kararında; “Bu bağlamda mevcut başvurulara bakıldığında birbirini tekrarlayan bu tür kararların sistematik bir soruna işaret ettiği değerlendirilmiştir. Başvurucuların basın özgürlüğüne yönelik müdahalede kullanılan aracın kanuni güvenceden yoksun olduğu, kullanılmasının nedenlerinin de ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulamadığı görülmüştür. Bunun yanı sıra ilgili ve yeterli gerekçe olmadan cezalandırma konusu olan bu tür kararların caydırıcı etki göstermesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahalenin orantılı olarak da nitelendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır.”
Bu ve benzeri gerekçelerle Anayasa Mahkemesi ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ve pilot karar usulünün uygulanmasına karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi; benzeri yeni ihlallerin önlenmesi için mevcut sistemin yeniden ele alınması ihtiyacının ortada olduğunun altını çizerek bir dizi soruna işaret etmiştir.
“BİK tarafından verilen cezalara bakıldığında Kuruma tanınan yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir.
Hiç şüphesiz basın özgürlüğü alanında benimsenecek devlet politikasının önemli bir parçası olan kanuni düzenlemeleri yapmak yasama organının takdirindedir.
BİK'in 195 sayılı Kanun'un 49. maddesi kapsamında basın özgürlüğüne yönelik müdahalelerinin Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması ve Anayasa'nın 26. maddesinin ihlaline yol açmaması için yapılacak yeni kanuni düzenlemelerde aşağıda belirtilen asgari standartların/önerilerin dikkate alınmasında yarar vardır:
Kanun'un 49. maddesindeki resmî ilan ve reklam kesme cezalarına ilişkin koşulların çerçevesi çizilmeli, belirli bir açıklık ve kesinlikte olan ifadelerle kanun maddesi şeklî ve maddi yönden yeniden düzenlenmelidir.
Anılan maddenin basının etik niteliklerini artırmaya yönelik sunduğu korumanın sınırları netleştirilmeli ve hangi eylemlerin bu nitelikleri ihlal edeceği konusunda bir ölçüt/eşik değer belirlenmesi gibi kriterler oluşturulmalıdır.
Anılan maddedeki resmî ilan ve reklam kesme cezalarına itiraz yolu düzenlenirken derece mahkemelerinin bu davalara hangi sıfatla bakacakları ve bu kapsamda da uygulayacakları yargılama usulünün kapsamı net bir şekilde yeniden düzenlenmelidir.”
Pilot Karar, TBMM gönderilmiş olmasına rağmen mevzuatta hiçbir değişiklik yoktur. Çünkü Yürütme; yargı gibi karar vermekten vazgeçmemekte ve müeyyide uygulamaktan yana kendisine yetki ve görev veren ve güç sağlayan yasal düzenlemelerden çok memnun(du).
Gül Karagöz Kızılca ve Fikret Kemal Kızılca tarafından yapılan “2017-2021 Arasında Basına Verilen İlan Durdurma Cezaları” başlıklı çalışmada yer alan tespit ve sonuçlara göre; “Bu çalışmada ele alınan 2017-2021 yıllarına ait ilan ve reklam durdurmaya ilişkin kararların dökümüne bakıldığında ulaşılan birincil sonuç, basına maddi destek vermek ve basındaki çoksesliliği sağlamak amaçlarıyla kurulmuş olan BİK’in, bir ceza kurumuna dönüştüğü izlenimi yaratacak kadar çok sayıda ilan kesme cezası vermesidir. 2018’de BİK’in İletişim Başkanlığı’na bağlanması ve Eylül 2019’daki yönetim kurulu değişikliği ardından, BİK’in verdiği ilan kesme cezalarında ani ve keskin bir artış görülmektedir. Burada, basına karşı bir politika değişikliği olduğu açıktır. İkinci sonuç, 2020 yılında verilen cezaların, sistematik olarak Basın Ahlak Esasları gerekçe gösterilerek verilmiş olmasıdır. Bu durumu, ahlak gerekçesini kullanarak basın üzerinde mali ve politik bir denetim girişimi olarak değerlendirebilmek mümkündür.” (Galatasaray Üniversitesi İletişim Dergisi. 2022. Sayı 36)
Aynı çalışmadaki verilere göre beş yılda içinde 2017-2020 yılları arasında, Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu 1682 günlük ilan ve reklam kesme cezası vermiştir. Bu cezaların 942’si basın meslek ahlakı ilkelerine aykırılıktan verilmiş, 740’ı ise diğer konulardan oluşuyor. Cezalardaki artışın basının geneline yönelik eşit bir müdahaleden değil, özellikle üç gazeteye (Birgün, Cumhuriyet ve Evrensel) verilen cezalardan kaynaklandığı tespiti, aslında ceza verme yetkisinin nasıl kullanıldığını göstermektedir.
13 Ekim 2025 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin iptal kararına değinmek gerekiyor. 195 sayılı Kanunda yer alan “Müeyyide” başlıklı 49 uncu Maddeye göre; resmi ilan ve reklamların, kesinleşen Yönetim Kurulu kararı doğrultusunda Kurum Genel Müdürlüğünce iki ayı geçmeyecek bir süre ile kesilebileceği, ayrıca ilgililerin Kanunla temin edilen menfaatlerden de faydalandırılmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Yaptırımın ne zaman uygulanacaktır?
195 sayılı Kanun Madde 49’a göre; Kanun’a dayanılarak yapılacak yönetmeliğe, Kurum Genel Kurulunun Kanun’da yazılı hususların gereği olarak alacağı kararlar ile yükletilen ödevlere yahut da basın ahlak esaslarına riayet etmemek olarak belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi ise iptal kararında; “Ancak kural kapsamında gazete, dergi ve internet sitelerinin yaptırım uygulanmasını gerektirecek eylem ve işlemlerinin hangi hususlara ilişkin olabileceği ve öngörülen yaptırımın bu eylem ve işlemlerden hangilerine hangi sürelerle ve ne ölçüde uygulanabileceği hususunda bir çerçeve çizilmeksizin, Kanun’a yapılan genel bir atıfla Kuruma yaptırım uygulamayı gerektiren eylem ve işlemleri belirleme yetkisi verildiği anlaşılmaktadır.”
AYM kararına göre; hukuk devletinin temel unsurlarından olan hukuki belirlilik ilkesi uyarınca kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik ilkesi Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.
AYM; 195 sayılı Kanun’un 49. maddesinde öngörülen yaptırımı Anayasa’nın 13. maddesi bağlamında kanunilik ilkesi yönünden incelemiştir. Anayasa Mahkemesi Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri (B.B No. 2016/5903) kararını referans göstermiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararında; 195 sayılı Kanun 49 madde (a) /(b) bentleri ile konulan kuralın, resmî ilan ve reklam kesme cezası gerektiren fiillerin ve bu fiillere karşı öngörülen ceza miktarlarının en azından çerçevesini çizmediği, belirli bir açıklık ve kesinlikte olan bir kural niteliğini taşımadığı, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan ve eleştiri sınırlarını aşan ve/veya kanunlarında yaptırıma bağlanan suç kapsamında yer alan haberlerin yaptırıma tabi tutulmasının hukuk devletinin bir gereği olduğu, basının niteliklerini artırma ve basının özellikle ekonomik özgürlüğünün tesisini sağlama gayesiyle kurulan bir kuruma müeyyide uygulama yetkisinin verilebileceği ancak basın özgürlüğüne müdahale niteliği taşıyan kanuni düzenlemelerin olabildiğince dar bir uygulama alanına izin verecek şekilde tasarlanması ve her bir kuralın tartışmaya izin vermeyecek şekilde açık ve net ifadelerle ele alınarak düzenlenmesi gerektiği belirtilmiş ve bu güvenceleri karşılamayan kurala ilişkin yapısal sorunun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirimde bulunulmuştur (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri, §§ 83, 85). Anayasa Mahkemesi verdiği pilot karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı düşüncesiyle iptali istenilen kuralın, Anayasa’nın 13., 26. ve 28. Maddelerine; kısaca temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, düşünceyi açıklama ve yayma/ifade ve basın özgürlüğüne aykırı görerek (9/5) oyçokluğuyla iptaline karar vermiştir. (AYM Esas: 2023/168, Karar: 2025/132, Tarih : 17/6/2025, - R. G. 13/10/2025-33046)
Kanuna aykırılıkları giderebilmek veya ihlallere son vermek için önce kararlı olmak ve sonra temel insan hak ve özürlüklerine inanarak kanun yapmak esastır. Kabul edilmesi 1961 yılına dayanan yarım asırı geçmiş 64 yıllık bir kanun üzerine ne kadar konuşulursa konuşulsun “eskimek” ile toplumsal yarar arasında seçim yapmak gereklidir.
Kanunlar toplumsal gereksinimleri karşılamıyorsa, insan için değilse, temel hak ve özgürlüklere aykırılık yaratıyorsa, devamlı hak ihlaline neden oluyorsa yürürlükten kaldırılmalıdır…
Anayasaya göre kanun; haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz. Ceza hukukunda ifade ve basın özgürlüğü üzerinden ceza vermek son çaredir.
Asıl olan kamuoyunun bekçisi, gözü kulağı olanları devletin kurumlarıyla cezalandırmak değil, ifade ve basın özgürlüğünü, halkın haber alma hakkını korumaktır.