Yağmur mevsimi …. Doğa törensel uykusuna dalıyor yine… Bir bir mevsimlik ölümüne yatarken ağaçlar , tüm yüklerinden arınıyor , son yapraklarına kadar … Hüzün mevsimi , adı üstünde Hazan…. Şiirleşiyor tüm insanlar ve şairler en iyi şiirlerini yazıyor bu mevsimde… Ve şehir , ki adı Ereğli, birden duygusallaşıyor… Boğazını düğümlüyor her hali ile insanlarının… Ve ben bu mevsimde en çok babaannemi özlüyorum , altın saçları ve bize hayatı anlatan , hep gülümseyen o mavi gözleri ile… Dedik ya bir kere , hüzün mevsimindeyiz… Uyku da tutmuyor insanı … Karıma en çok bu mevsimde aşık oluyorum ve O’na daha bir sıkı sarılmak geçiyor içimden hep… Ahmed Arif’in şiirlerini daha bir çoşkulu okumak O’na : “Yokluğun cehennemin öbür adıdır , üşüyorum kapama gözlerini” Mevsim hastalığındayım yine , uyuyamadım. Onca yorgunluğa ve onca strese rağmen dinlenmeyi , uyumayı reddediyor tüm bedenim… 3 saatlik uyku ile birden Bozhanede buldum kendimi , gün ışıdı ışıyacak, saat sabahın beşi…Ağzımda , tüm nefretime rağmen günün ilk cigarası…Dilimde bir Karadeniz türküsü … Martılar çoktan uyanmış ve uyumayan bir de şehrin çöpçüleri ... Mis gibi deniz tadı iliklerime kadar…Tüm sahil sessiz… Akşamdan kalma rakı kokusu rıhtımda… Bozhane’nin asırlık çınarlarının hışırtısı , denize açılan ilk balıkçı motorlarının patırtısı , Erdemir’in hiç bitmeyen uğultusu , Kandilli’ye giden işçi pasoları , uyanıyor şehir… Ve hep bir hüzün insanın gözünde , dilinde … Bir hüzün bu kadar güzel yaşanır… Hiç sabahın beşinde gezdiniz mi Ereğli’yi ?