Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı 24.07.2018 tarihli ve 30488 sayılı Resmi Gazetede yayılanmış olan 14 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kuruldu. Başkanlık, basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı düzenlemek, Basın Kartı Komisyonunun sekretarya faaliyetlerini yürütmekle ve devletin tanıtma faaliyetleri bakımından “Cumhurbaşkanınca belirlenecek stratejilerin tespitine”  yardımcı olmakla görevlendirildi.  
Başkanlığın misyonu; ulusal ve uluslararası medyayı yakından izleyerek kamuoyunu ve ilgili makamları zamanında ve doğru bilgilerle aydınlatmak, hükümet faaliyetlerini ve yapılan hizmetleri iç ve dış kamuoyuna etkin bir biçimde anlatmaktır. Basın mensuplarının çalışmalarının kolaylaştırılmasına ve basının gelişimine katkıda bulunmaktır. Misyonu, ülkemizin tanıtılmasına yönelik faaliyetlerde bulunarak ilgili kurumlarla koordineli şekilde iletişim stratejilerini oluşturmaktır. Vizyonu ise; Dünyada gerçekçi bir Türkiye algısının yerleşmesine, ülkemizde güçlü ve özgür basın ortamının sağlanmasına katkıda bulunan referans bir kurum olmaktır. Web sayfasında yazılı misyon vizyonu böyle…
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yayınladığı mesajında şunları kaydetti:

“Kamuoyunun haber alma ihtiyacını toplumsal sorumluluk ilkeleriyle karşılamak, gazeteciliğin olmazsa olmazıdır. Her şart altında demokratik değerleri koruyan, kişilik haklarına saygı gösteren ve toplum yararını gözeten yayınlarla halkın doğru bilgilenmesine katkı sunmak bu mesleğin temel saikidir.

Son yıllarda bölgesel ve küresel alanda önemli bir aktör haline gelen Türkiye, her alanda olduğu gibi demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olan medyada da çeşitliliğe sahip özgürlükçü bir ortamın oluşması yönünde önemli aşamalar kaydetmiştir.

Türkiye'nin 2002 sonrasında elde ettiği kazanımlarla medya alanı ciddi bir büyüme gösterirken, basın özgürlüğü alanı da haksız, yanlı ve manipülatif değerlendirmeleri boşa çıkaracak şekilde genişletilmiştir. Bu ortamın sunduğu imkanlarla ulusal, bölgesel ve küresel gelişmeleri yakından takip etmek ve bunları kamuoyuna doğru mesajlarla aktarmak daha kritik bir hale gelmiştir.

Mesleki sorumluluk bilinciyle, karşılaştıkları tüm zorluklara rağmen fedakârlık ve özveri içinde görevlerini yerine getirmeye çalışan basın mensuplarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyor, görevlerinde başarılar diliyorum.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak ilkeli, sorumlu ve objektif yayıncılık anlayışıyla faaliyet gösteren tüm basın mensuplarımızın her alanda destekçisi olacağımızı samimiyetle ifade etmek istiyorum.”
(http://iletisim.gov.tr.)

Bu açıklama, kamuoyunun haber alma ihtiyacının var olduğunu kabul etmektedir. Bu ihtiyaç “toplumsal sorumluluk ilkeleriyle” karşılanacaktır. Yoksa yapılan iş “gazetecilik” olmaz. Gazeteciler her şart altında demokratik değerleri koruyacaklar. Kişilik haklarına saygı gösterecekler. Demokrasinin unsuru olan medya toplum yararını gözeten yayınlar yapacak ve halkın doğru bilgilenmesine katkı sunacak. Açıklamanın satırbaşları böyle…  
Nasıl değerlendirmeliyiz acaba?
Kamuoyunun haber alma ihtiyacını gazeteciler sağladığına göre, gazeteciler önce habere ulaşabilmeli ama ulaşamadıkları bir gerçek! O zaman kamuoyu haber almıyor, alamıyor demektir. Veya sadece izin verilen haberleri alabiliyor, o haberleri bile eğer alırsa…
Toplumsal sorumluluk ilkeleri tek yanlı değildir, yönetim “toplumsal sorumluluk ilkelerine” uygun hareket etmelidir. Ancak konu basın özgürlüğü olunca sürekli aksi oldu, oluyor.  
Gazeteciler gibi “her şart altında” devleti yönetenler de demokratik değerleri korumalıdırlar. İfade ve basın özgürlüğünün korunması her şart altında devletin asli görevidir. Bu görev yerine getirilmedi, getirilmeyecek gözüküyor. Çünkü basın ve ifade özgürlüğü siyasal iktidarlar tarafından korunacak demokratik değerler olarak görülmedi, görülmüyor.
Aslında 10 Ocak günü için başka bir açıklama da beklenemezdi.   
Hiçbir yönetim yapmadıklarını ve ne yapmayı hedeflediklerini çoğu zaman ifade etmezler. Açıklamalarında 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlu olsun diyeceklerdir! Kaç işsiz ve neden işsiz oldukları onların sorunu değildir, sorumlu olsalar dahi! Ama bu gibi günlerde yaptıkları açıklamalarından anlaşılan yapmadıkları, yapacaklarının ipuçlarını verir çoğu zaman.
Bu ülkede basının özgür olduğuna, olacağına kimse inanmıyor. Gazetecilere reva görülen çalışma koşulları ayrıca basına bir özgürlük getirmemiştir. Açıklamalarla da gelmez…
İletişim Başkanlığı açıklamasında neler olduğu izaha muhtaç olan “2002 sonrasında elde edilen kazanımlarla”  kast edilen kazanımlar acaba nelerdir? Devamında “medya alanı ciddi bir büyüme gösterirken, basın özgürlüğü alanı da haksız, yanlı ve manipülatif değerlendirmeleri boşa çıkaracak şekilde genişletilmiştir.”  ifadesini nasıl anlamalıyız?
Basın özgürlüğü böyle mi genişletilmiştir acaba? Yoksa bu yollarla sıkıştırılmış mıdır?  
Başkanlık “Ülkemizde güçlü ve özgür basın ortamının sağlanmasına katkıda bulunan referans bir kurum olmaktır” diyor! Nasıl olacak, olabilir mi?
Daha önce yazdık ama tekrar yazalım. Basın özgürlüğünün genişletilmesi ve özgür basın ortamının sağlanmasında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığında görevli “Yöneticilerin sorumluluğu”  14 sayılı İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 18. Maddesinde aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.
“(1) Başkanlıkta görev yapan her kademedeki yöneticiler yapmakla yükümlü bulundukları hizmet veya görevleri, Cumhurbaşkanı tarafından verilecek emir ve direktifler ile sıralı yöneticiler tarafından verilecek emir ve talimatlar yönünde mevzuata uygun olarak düzenlemek ve yürütmekten bir üst kademeye karşı sorumludur. (Madde18)”


Basın özgürlüğünü sağlamak için İletişim Başkanlığındaki yöneticiler; Cumhurbaşkanı tarafından verilecek emir ve direktifleri ve sıralı yöneticiler tarafından verilecek emir ve talimatları “mevzuata uygun” olarak düzenlemek ve yürütmekten sorumludurlar.
Matbuat mevzuata uygun olmak şartıyla; emir, direktif ve talimatlar dairesinde serbesttir.
Şaka değil, buz gibi gerçek budur.