Yazının başlığını koyarken zorlanmadım hiç. İnsanlık tarihinde barıştan yana olmak; güçlüklere karşı koymak, bir dizi zorbalığa ve acıya göğüs gerebilecek bir yiğitliği gerektirmiş hep. Savaşı rant olarak düşünen silah tüccarlarının, onlarla iş birliği içindeki çok uluslu sermayenin, hükümetlerin karşısında barıştan yana tavır koyabilen bireyin esamesi okunur mu? Hele günümüzde sermaye-siyaset ortaklığı ile beslenen, bağımsız çalışma olanaklarını yitirmiş, güçlü ama güdümlü medyaların konumu da ortadayken. Etrafınıza bakın. Irak için savaş tamtamları çalan, Amerika’dan daha Amerikancı saldırı senaryoları üreten, bir koyup beş almaya meraklı ne çok uzman, yazar ve yorumcu var.

Buna karşın dünyanın birçok ülkesinde türlü yollarla sesini kamuoyuna duyurmaya çaba gösterenlerin sayısında da azımsanmayacak bir artış var. Ülkemizde ise cumhuriyetin siyasi tarihi ile başlayan ve günümüze uzanan, barıştan yana olmayı solculukla, anarşistlikle eş tutan anlayışın değiştiğini söyleyebilmek biraz safdillik olur. Yine de barış içinde bir dünya özlemi taşıyanlar ülkemizde de sesini yükseltmeye başladı artık. Bu da bir kazanç...

Bir büyük barış savaşçısını, Romain Rolland’ı anımsadım; ilk büyük dünya savaşma karşı çıktığı için ülkesi Fransa’da vatan haini ilan edilen Romain Rolland. Sonra diğerleri; Stefan Zweig, Juliot Curie, Aragon, Picasso, Neruda, Rafael Alberti, Nâzım Hikmet ve daha birçok sanatçı, yazar, bilim adamı... Yunanlı Şair Yannis Ritsos da bunlardan biri. “Barış” adlı şiirinde bakın yaşamın anlamı ve güzellikleri ile nasıl da örtüştürüyor barış’tan yana olmayı:

“Barış
Çocuğun gördüğü düştür barış
Ananın gördüğü düştür barış
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya
baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi
gibi ter damlalarıyla alnında...
barış budur işte.
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman,
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek kanlarının,
barış budur işte.

Ataol Behramoğlu’nun duru Türkçesiyle bize kazandırdığı Yannis Ritsos’un şiiri barış ve kardeşlik içinde bir dünyaya gönül veren insanlığın bir özlemi değil de ne... Varsın günümüz ideologları ve çömezleri bu özleme ütopya desinler. Biliyoruz ki bir gün onlara da gerekecek. Acı bir deneyim sonrası da olsa...

(Not: Bu yazı 13.08.2002 tarihinde yayımlanmıştır...)