Eski adı Güneşli olan Çaylıoğlu yöresine gittik geçtiğimiz günlerde. Gazete merkezine yapılan “köyleri köpek bastı” ihbarı üzerine “emekli gazeteci” olarak, ayak altında fazla kalabalık etmeyeyim diye beni gönderirken “hadi geç biraz köy havası alırsın” dediler. Ne yapalım. Gittik ve araştırdık. Gerçekten de köyleri köpek basmış. Tasmalısı da var küpelisi de. Üzerinde hiçbir takısı olmayanı da!. “Ha vallaha kopekten duramıyoz” dedi yaşlı amca. Çevredeki tüm köylerde köpek istilası varmış. “Mış”ı gerçekleştirdik. Çevredekilerin de işaretlemesiyle gördüğümüz köpekleri “gel kuçu kuçu” diye çağırdık. Korkarak geldiler. Onlar da can taşıyor. Onlar da korkuyu biliyor. Kuyruk sallaya salyaya kuçu kuçularımıza yaklaşırken kuşkuluydular. Küpeli olanlar arasındakilere fotoğraf makinalarımızın objektiflerini zum yaparak küpe numarasını da tespit ettik. Hiç unutmuyorum; 000393 ve sarı renkli. Olayı habere dönüştürerek yayımladık. İstedik ki, bir yetkili bu resimlerden birkaç tane ister ve iz peşine düşer. Mümkün mü? Bitmiş bu işler. Kimsenin umurunda değil Köyleri köpek basmasını bırakın da, kuduz salgını olsa da kırsal kesim Allaha emanet? “Burası Türkiye” madalyonun ön yüzü. Bir de arka yüzü var ki, olaylar bize “Burası Ereğli” dedirtiyor. Gökyüzü ve köyler. Köyler ve yalnızlık. Dünya yansa bir kalbur samanı yanmayacak anlayışa bırakılmış bir kent. Ne diyeyim ki. Yazık…