Puslu soğuk bir kış günü. Işıltılı yüksek binaların, mağazaların karşılıklı sıralandığı bir caddede yürüyoruz. Bir yandan da pek iç açıcı olmayan konular üzerinde laflıyoruz. Yeni bir yüzyıl için düşlediğimiz daha insancıl, barışçı, adaletli bir dünyadan, umutlarımızı boşa çıkaran siyasi çalkantılardan, varsıl-yoksul arasında büyüyen uçurumdan söz açıyoruz. 21. yüzyılın daha ilk çeyreğinde; çatışmaların, derinleşen mezhep ayrılıklarının, onarılması giderek zorlaşan doğa kirliliğinin yol açtığı felaketler, insanın insana ettiği zulüm, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, hastalık ve ölümlerin kol gezdiği gezegenimizin talihsiz fotoğrafına bakmaya zorluyoruz kendimizi. Sonra daha özele iniyor sohbetimiz. Ülkede olan bitenlere. Milliyetçilikle ırkçılık birbiriyle tehlikeli biçimde örtüştü diyor dostum ve ekliyor; bırak Kürt, Ermeni olmayı, düşünen, düşündüğünü özgürce ifade edebilen insan olabilmek bile cesaret istiyor. Hak verircesine kafa sallıyorum. Suskun bir süre yüzüme bakıyor dostum ve mırıldanıyor ?Zaman ne acımasız. Koca bir yıl geçmiş Hrant Dink öldürüleli. Acısı daha dün gibi yüreğimizde taze bir yara, kanıyor.? Bu kez ben anımsatıyorum. ?Biliyorsun 24 Ocak?ta da Uğur Mumcu?yu katletmişlerdi. Daha dün gibi geliyor insana oysa 15 yıl geçmiş? Onat Kutlar?ı atladın dedi dostum. Haklıydı. Bizim kuşağa nitelikli sinemayı tanıtan sevdiren Kutlar?ı da şehrin göbeğinde bir bombaya kurban etmişlerdi. Sırtımıza koca bir yük bindirilmişçesine çöküverdik. Bir kahvenin sandalyelerine attık kendimizi. Birer ağır kahve acılarımızı dağlamaya yetmese de aklımızı başımıza devşirmeye yetebilirdi. Gerçekten kahveler iyi geldi. Düşündük ki onlar, şimdilerde ortalığa saçılıveren sözde yurtseverlerden değillerdi, özde yurtseverlerdi. Toplum içine ektikleri insanlık, barış, kardeşlik, hoşgörü ve sevgi tohumları yeşerecekti elbette günün birinde... Dostumla Nâzım Hikmetten, onun direncinden konuşurken kendimizden utandık. Bu yiğit insanın, koca şairin ?Mazeret? şiirinin son dizelerini birbirimize okuyarak yürümeye koyulduk yeniden. İçimiz geleceğe dair umutlarla kıpır kıpır... ?------- -------- ----- ------ ------ ----------- -- Siz çok daha yaşlısınız bizden, gün görmüş, umur görmüşsünüz, dağlar, taşlar ayıplamayın bizi, kurtlar, kuşlar bizi ayıplamayın, bizi ayıplamayın komşular; öfkeden ağlanasıya sersem, gaddarcasına bedbahtız fakat asla umutsuz değil...