Aşağıdaki fotoğrafa, fotoğraf arşivime göz gezdirirken rastladım.

O dönemin Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü, şimdinin Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof. Dr. Mahmut Özer, Alaplı'da büyük bir mutlulukla karşılanıyor.

Tarih, 17 Ekim 2016...

Yani, 6-7 yıl öncesi...

Sayın Özer'in ilçeyi ziyaretiyle birlikte verdiği müjdeyi, meslektaşlarımız "Alaplı için tarihi bir olay" olarak aktarıyor okurlarına.

Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosu, dönemin Zonguldak Milletvekili Sayın Faruk Çaturoğlu ve Alaplı'nın talebine duyarsız kalmayarak, ilçeye teknoloji fakültesi kurulmasını onaylıyor.

Rektör Özer de, Milletvekili Çaturoğlu ile birlikte ilçeyi ziyaret ederek, bu müjdeli haberi veriyor.

Alaplı şen, Alaplı mutlu!...

İlçenin yıllardır dile getirdiği 4 yıllık fakülte isteği için, nihayet ilk adım atılıyor.

Rektör Özer'e, Alaplı Belediye Başkanı Sayın Nuri Tekin Atatürk posteri, Milletvekili Sayın Çaturoğlu da, ilçeye özgü tarımsal üretimlerden oluşan hediyeler takdim ediyor.

Alaplı'da çok sıcak karşılanan ve ağırlanan Sayın Özer, yine aynı sıcaklıkla uğurlanıyor.

İlçede artık, 4 yıllık bir fakülte kurulacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Milletvekili Çaturoğlu, Alaplı Belediyesi'nin, Alaplı Meslek Yüksek Okulu yerleşkesi karşısındaki arsasının, devlete borcuna karşılık teknoloji fakültesi yeri olarak takas edileceğini açıklıyor.

İlçede yüzler gülüyor.

O dönemde bendeniz, Belediye basın danışmanlığında çalışıyorum. Aktif gazeteciliğin içinde değilim.

Bir kamu işçisi olmam hasebiyle, görevimin de hassasiyeti gereği, çeşitli konularda fikirlerimi kamuoyu ile paylaşmaktan uzak duruyorum.

Ama, içten içe, ilçeye teknoloji fakültesi kurulmasının sevinilecek bir yanı olmadığını düşünüyorum.

Nüfus ve yülölçümünde, kendisinden dört kat daha büyük Ereğli'den önce üniversiteye sahip olmuş Alaplı, bunun kıymetini bilememiş ise, aradan yıllar geçmesine rağmen bu yükseköğretim kurumu ile bütünleşememiş, bu kurumdan katma değer elde edememiş ise, teknoloji fakültesi açılsa ne olur, açılmasa ne olur diye iç geçiriyordum kendi kendime.

Hatırlayın, Alaplı Meslek Yüksekokulu'nun ilk açıldığı yılları...

Dünya Bankası desteğiyle açılmış, Türkiye'nin az sayıdaki meslek yüksek okullarından biriydi.

Türkiye'nin dört bir tarafından, sınavla bu okulu kazanmış seçkin bir öğrenci potansiyeli vardı.

Tercih edilen bir yükseköğretim kurumuydu.

Tüm yüksekokullar gibi Alaplı Meslek Yüksek Okulu da, bu niteliğini zamanla kaybetti.

"Sınavsız geçiş" diye, garip bir öğrenci yerleştirme sistemi icat edildi.

Nicelik artsa da, nitelik düştü.

Alaplı, bu okulun sosyo ekonomik ve teknoloji potansiyelinden faydalanamadı.

Bu okulla işbirliği yapılarak, toplumsal bir proje, toplumsal bir çalışma üretilemedi.

Alaplı Meslek Yüksek Okulu, ilçenin göbeğinde olmasına rağmen yokmuş gibiydi.

Üniversite öğrencileri, bulundukları şehrin en büyük ekonomik potansiyeli olmasına rağmen, Alaplı MYO öğrencilerinin ilçe ekonomisiyle neredeyse hiç bağları yoktu.

Öğrencileri, ilçenin tek ticari merkezi olan çarşıda görmek mümkün olmadı.

Gıda ihtiyaçlarını bile, yakın zamana kadar var olan zincir marketlerin servisleri vasıtasıyla dışarıdan karşıladılar.

Hatta, okulun açıldığı ilk bir kaç yıl, öğrencileri ilçede kabullenmekte zorlananlar oldu.

Mevcut Meslek Yüksek Okulunun ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik potansiyelinden faydalanamayan Alaplı'ya teknoloji fakültesinin açılacak olması, bu yüzden bende bir heyecan uyandırmadı.

Zaten, açılmadı da!...

Bir süre sonra, YÖK'ten onay çıkmadığı haberi ulaştı ilçeye.

Bu bir yana;

Açık söyleyeyim, kendi adıma, her yere üniversite veya fakülte açmanın övünülecek bir yanı olmadığını düşünenlerdenim.

Hatta, gereksiz ve yersiz buluyorum.

Fakültelerden mezun olan ögrencilerin bir istihdam karşılığı olmalı ki, üniversitelerin sayısını artırabilesiniz.

İstihdam karşılığı yoksa, açılan üniversiteler işsizliği körüklemekten, niceliği artırırken niteliği düşürmekten ileri gitmez.

Ailesinin okuması için dünya kadar para harcadığı, yıllarca dirsek çürüten üniversite mezunu bir öğrencinin, ekonomik getirisi, bunca yıllık emeğini karşılamayan, öğrenim gördüğü mesleği dışındaki, beden gücü isteyen bir işte çalışmak istememesine ne diyebilirsiniz ki?

Bir mağazada tezgahtar olarak veya bir lokantada garson olarak çalışmak istemeyen, bir mühendise, bir iktisatçıya "iş beğenmiyor" diyebilir misiniz?

İşsizliğin sebebini, buna bağlayabilir misiniz?

Biz, bedensel güce ihtiyacı olmayan, beyin gücüne ihtiyacı olan bir ülke değiliz.

Beyin gücümüz fazlasıyla var.

Hatta, denildiğine göre "beyin göçümüz" var.

İş sektöründe, "Ara insan gücü" denen bir kavram var.

Bu "güç"ün en önemli merkezlerinden biri olan meslek yüksekokullarında niteliğin artırılması, fakülte açmaktan daha elzemdir.

Aşağıdaki, teknoloji fakültesi müjdeli fotoğrafa gelince...

Bana göre, ilçe için bu fakültenin açılmamış olması kayıp değildir.

150-200 bin nüfuslu ilçelerden önce sahip olduğumuz Meslek Yüksek Okulu'nda niteliğin artırılması, en azından kısa ve ortada bizim için daha öncelikli olmalıdır.

Teknoloji veya bir başka fakülte, bir 10 yıl sonra düşünülebilir.