Kanunlar veya 6551 sayılı Kanun ne işe yarar? Acaba çözüm sürecine katkıları önleyen ve insanları cezai tehdit altında tutan kanunlar hangileridir? 
Bakanlar Kurulu'nca 18.6.2014 tarihinde kararlaştırılan “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı” TBMM Genel Kurulunun en son 10 Temmuz 2014 tarihli oturumunda kabul edilerek kanunlaştı. Bu Kanunla “çözüm sürecinin daha güçlü bir yasal dayanağa kavuşturulması” amaçlanıyor. 

 

Bu amaç kapsamında; 2009 yılı Temmuz ayında terörü sona erdirmek ve toplumsal barış ve kardeşliği güçlendirmek amacıyla başlatılmış olan “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” sürecinde “çeşitli toplum kesimlerinin sorunlarıyla yüzleşmesi” sonucunda; terör sorununa “çözümler geliştirmeyi mümkün kılan özgür ve dinamik bir tartışma ortamı”  çıktığı Kanun Tasarının Genel Gerekçe’sinde vurgulanıyor.  

 

Genel Gerekçe’ye göre 2012 yılı sonlarında “Devlet politikası olarak çözüm süreci”  başlatılmış. “Çözüm sürecinin nihai hedefi; terörün tamamen sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi ile milli birlik ve beraberliğin pekiştirilmesidir.”

 

“Çözüm süreci, şiddeti ve silahı aradan çıkarma, sözü, düşünceyi ve siyaseti devreye alma sürecidir. Toplum, çözüm sürecine güçlü bir destek vermekte olup, kamuoyunda sürece ilişkin olumlu bir beklentinin hâkim olduğu gözlemlenmektedir. Çözüm sürecinin topluma mal olmasında düşünür, yazar, akademisyen, sanatçı gibi toplumun farklı kesimlerinden ve saygın isimlerden oluşan Âkil İnsanlar Heyetinin samimi gayretlerinin de katkısı olmuştur. Artan kamuoyu desteği bu sürecin başarıya ulaşmasının en önemli garantisidir.” 

 

Sonuç olarak “Devlet politikası niteliğinin pekiştirilmesi açısından”, münhasıran çözüm sürecine ilişkin yasal bir düzenleme yapılmasında fayda görüldüğü için bu Tasarı gündeme gelmiş ve TBMM tarafından kabul edilmiştir.

 

Tasarının Genel gerekçesinde açıkça belirtilmiştir ki; “Terör eylemleri sürdüğü müddetçe, güvenlik güçlerinin ve adli makamların hukuk içinde kalarak bunlarla mücadele etmesi kanuni görevleridir. Diğer yandan, bir hukuk devletinde çözüm süreci çerçevesinde görevin ifası niteliği taşıyan faaliyetler nedeniyle kişilerin hukuki, cezai ve idari yönlerden sorumlu tutulma tehdidi altında kalmaları da kabul edilemez.” 

 

Bu amaç ve gerekçelerle; çözüm süreci için “kanun” yapılmıştır. Toplam 6 maddeden oluşan 10 Temmuz 2014 kabul tarihli 6551 sayılı Kanunun son iki maddesi yürürlük ve yürütme maddeleridir. Bu Kanunun amacı yalnızca 4 maddede düzenlenmiştir.

 

Kanunun amacı, terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi için başlatılan çözüm sürecine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir (Madde 1). 

 

Hükümetin çözüm süreci kapsamında alacağı tedbirler ile ilgili uygulama, izleme ve koordinasyon görevleri Kanunun 2. Maddesinde düzenlenmiştir.

 

2.Maddeye göre; Hükümet, çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütmekle görevlidir: 

 

a) Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirler.

b) Gerekli görülmesi hâlinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirir.

c) Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alır.

ç) Bu Kanun kapsamında yapılan çalışmalar ile alınan tedbirlere ilişkin kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesini sağlar.

d) Alınan tedbirlere ilişkin uygulama sonuçlarını izler ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlar.

e) Gerekli mevzuat çalışmalarını yapar.

 

Çözüm sürecine ilişkin hususlarda Bakanlar Kuruluna gerekli kararları alma yetkisi verilmektedir Çözüm süreci kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin koordinasyon ve sekretarya hizmetleri Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yürütülecektir. (Madde 3).

 

Kanun kapsamında verilen görevlerin, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirilecektir. Bu süreçte görev alanların ve çalışmalara katılanların, gerçekleştirdikleri faaliyetler nedeniyle gelecekte herhangi bir yaptırım tehdidi ile karşılaşmamaları amacıyla, bu görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari veya cezai sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmiştir (Madde 4). 

 

Yani 6551 sayılı Kanunun 3. Maddesinde yer alan (a), (b) ve (c) bendinde sayılan “çalışmalara” katılanlar veya katılacaklar; bu Kanun kapsamındaki her türlü eylemlerinden dolayı sorumlu olmayacaklardır. Örneğin “yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar” yapanlar veya yapacak olan kişilerin, gerçekleştirdikleri bu ve benzeri “eylemler” nedeniyle hukuki, idari ve cezai sorumlulukları doğmayacaktır. 

 

Kanun Tasarısına getirilen eleştiriler, Anayasaya aykırılık iddiaları muhalefet şerhleriyle İçişleri Komisyonu Raporuna yansımış durumda. Tasarı TBMM’de görüşülmesi sırasında da çok tartışıldı. 

 

Yürürlükteki kanunların uygulanmaması için kanun yaptık. Ceza tehdidinden kurtulmaları için “Devlet politikası niteliğinin pekiştirilmesi” ve “sorumlu tutulma tehdidi altında”  kalmamaları amacıyla çözüm sürecine katkısı olanların hukuki, cezai, idari, cezai sorumsuzlukları için kanun yaptık. Kanunlara karşı, “güvence” veren kanun çıkardık. 

 

Bu tartışmaların dışında; Kanunda ne olduğu açıkça tanımlanmamış olmasına rağmen “çözüm sürecine” katılanlar ve katılacaklar için “sorumsuzluk” ve “cezasızlık” getirilmişken; çözüm sürecinin devamı sırasında veya öncesinde, benzer  “temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar” yüzünden suçlananların ve/veya Terörle Mücadele Kanununa muhalefetten dolayı yargılananların ceza davaları ne olacak? 

 

Tekrar ifade etmek gerekirse; aslında eskimiş ve anlamını yitirmiş olan 12 Nisan 1991 kabul tarihli 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu yürürlükten kaldırılmalıdır.  
Sürdüğüne inanılan “çözüm süreci” asıl bu cesaretli adımın atılmasıyla başlar. Sonrası gelir. Her şey yok kanun o halde yap kanun zihniyeti ile çözülmez.  Zaten çözüm sürecinin sorunları da “kanunlarla” çözülmez. 

 

Aksi takdirde gerisi; pekiştirilen “devlet politikası olarak” kanunla getirilen çözüm sürecidir sadece.  

Toplumsal sorunların çözümü, kamuoyunun vicdanı ve adaletinden geçer. Bu topraklar üzerinde, bu coğrafyada hakikatlerle yüzleşmektir geleceğin barışı ve kardeşliği; kanunlar değil.