Artık mahkemeler saraylara sığmıyor…

Artık mahkemelerin sanıkları değişti…Yerel yöneticiler, avukatlar, öğrenciler…

Adliyeye giriş serbest…Güvenliği geçmeniz şartıyla ve çıkış serbest, önünüzdeki engelleri aşmak şartıyla…

Adliyelerde güvenlik engelleri var ve engeller önünde hangi mahkemeye gittiğinizi söylemeniz şartıyla geçiş serbest veya kapalı…Bazı katlar avukatlara yasak, bazı mahkemelerle görüşmek yasak…

Sonra girebilirseniz duruşmalara girerseniz, güvenlik duvarları aşarsanız…

Artık bir kısım mahkemeler uzak mı uzak…Kentin dışında iki saatlik yolun sonunda cezaevlerinin içinde ve dışında ve kıyısında. Jandarma bakıyor. Avukatlar ayrı kartla, sanıklar ayrı kartla ve dinleyiciler ayrı kartla…

Dinleyiciler sanıklardan, sanıklar dinleyicilerden ve avukatlardan uzak mı uzak…

Artık yargıya giden yollar tehlike altında ve güvenlikle çevrili…Ulaşabilirseniz, ulaşırsınız!

24 Ocak 1977 gece saat 10.30'da Madrid'in Atocha Caddesi 55 numarada yapılan işçi avukatları toplantısına saldıran Franco rejimden kalma faşist artıklar, avukatlar Javier Benavides, Serafín Holgado, Ángel Rodríguez, Javier Sauquillo y Enrique Valdevira’yı öldürdüler.

Onların katledildikleri binanın duvarında asılı levhada şunlar yazılıdır:

"Onlar bu binada özgürlük için çalıştılar ve onu savundukları için katledildiler.”

1977'de Madrid'de "Atocha Katliamı"nda avukatların katledildiği gün, "24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü" olarak anılıyor.

“İster bir hükümetin ister bir devletin, milletin, bölgenin, etnik grubun, aşiretin, topluluğun, ailenin, grubun ya da bireyin tasarrufu olsun; insanlık karşıtı bir eyleme yol açabilecek, müsaade edebilecek, bunu meşrulaştıracak, hoş görülebilecek hiçbir özgürlük, hiçbir yasa, hiçbir özel hukuk veya kamu hukuku normu, hiçbir mazeret, hiçbir koruma, hiçbir istisna yoktur. Her bireyin, böyle bir eylemi açığa çıkarma ve ona, başvurabileceği her türlü yöntem ve uyandırdığı dayanışma ruhunun yardımıyla müdahale etme hakkı vardır; zira bir kişi aleyhine gerçekleştirilmiş de olsa, tek bir barbarlıktan bile etkilenmeyecek hiç kimse yoktur." (Raul Vaneige).

Avukatlar her türlü barbarlığa karşı insanları ve insan haklarını korurlar ve savunurlar.

2012 yılında da Tehlike Altındaki Avukatlar Günü, Türkiye'ye ithaf edilmişti.

7 yıl sonra 2019 yılında “24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü” ikinci kez Türkiye'deki avukatlara ithaf edildi.

Neden avukatların yargılanması bu kadar doğal sayılmaya başladı?

Adalet ve hukuk avukatları yargı kıskacında tutmakla sağlanamaz. Baskı, hukuku ve adaleti tehlikeye sokar.

Avukatlar neden tehlike altındadır?

Çağdaşlık hukukla bağlı devlet olmanın gereğidir.

Çağdaşlık nasıl olmalıdır?

Çağdaşlık hukukla bağlı devlettir. Hukuka bağlı devlet demek yargı işleyişi ile sağlanması gereken adil yargılanma hakkının ve temel insan haklarının korunmasıdır.

Herkes kendisine yöneltilen herhangi bir suçlamanın saptanmasında; davasının tam bir eşitlikle, bağımsız ve tarafsız bir mahkemece adil (düzgün) bir biçimde, açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.

Bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanmak adil yargılanma hakkıdır.

Adil yargılanma hakkı ihlalinin yaşanmış bin hikayesinden sadece bir hikayesi...

Davanın sanıkları avukattır.

Haklarında açılan ceza davasında iddianameye karşı sorgularını vermişler, 17 sanık avukat 10.09.2018 tarihinde başlayan ve 14.09.2018 tarihinde biten davanın ilk celsesinin sonunda haklarında tahliye kararı verilmiştir.

Hatta mahkeme onbeş sanık avukat hakkında, sanıkların avukat oluşunu da dikkate alarak tahliyelerine karar verdiğini kararına yazmıştır.

Savcılık 14.09.2018 tarihinde gece saat 22.30’da sonuçlanan ilk celse sonrasında verilen tahliye kararlarına itiraz etmiştir.

Savcılığın bu itirazı üzerine; Ağır Ceza Mahkemesi vermiş oldukları tahliye kararı üzerinden oniki saat bile geçmemiştir.

Tahliye kararı veren aynı mahkeme Savcının itiraz dilekçesini ve dosyayı yeniden inceler.

Sanıklardan 12’si hakkında bu defa “adli kontrol hükümlerinin yeterli ve etkili denetim sağlayamayacak olması hep birlikte değerlendirildiğinde ismi geçen tutuklu sanıkların tahliyesine dair karara yapılan itirazların kabulü ile tahliye kararlarının kaldırılmasına ve sanıklar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emirleri düzenlenmesine karar” verir.

Aynı mahkemenin kararı üzerinden bir gün dahi geçmemiştir…

Yaklaşık oniki saat önce sanıkların tahliyesine…

Yaklaşık oniki saat sonra sanıkların tutuklanmasına….

Yirmi dört saat dolmadan; tahliye kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı asliye ceza hâkimi, üye hâkim ise asliye ticaret mahkemesine atanırlar.

Sonra tahliye kararı veren ağır ceza mahkemesinin yeniden oluşturulan yeni heyeti; ilk iş olarak sanıklar ve müdafilerine herhangi bir tebligat yapmadan, yokluklarında duruşma açar. Daha önceki oturumda tespit edilmiş duruşma gününü ve mahkeme yerini değiştirerek yeni ara kararları alır.

Türkiye yargı tarihinde “yargının işleyişine” dair ender ve zor görülür bir örnek böyledir.

Ama yaşanmıştır.

Çağdaş hukuk devletinde “kanuna uygun kurulmuş mahkeme” doğal yargıç ilkesine bağlıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi heyetteki yargıçların veya yargıçlardan bir tanesinin yargılama konusu uyuşmazlığın doğmasından sonra atanmış olmasını, atanma şeklini ve hatta özel saiklerle atanma olduğu izlenimi uyandırmış olmasını 6. madde anlamında ihlal olarak görmektedir.

AYM, 14.01.2015 günlü 2014/164 E ve 2015/12 K sayılı ilamı ile vermiş olduğu kararda; “hukuk devletinin en önemli unsurlarından birini kanuni hâkim güvencesi oluşturmaktadır. AYM kararlarında ve doktrinde kanuni hâkim güvencesi kısaca, suçun işlenmesinden veya davanın doğmasından önce davayı görecek yargı yerinin kanunla belirlemesi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla, doğal hâkim ilkesi, yargılama makamlarının uyuşmazlığın meydana gelmesinden sonra kurulmasını veya davanın taraflarına göre hâkim atanmasını engellemektedir. Başka bir anlatımla 'kanuni hâkim güvencesi', yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra özel olarak kurulmasına veya hâkimin atanmasına engel oluşturmaktadır.” demektedir.

Çağdaş devlet olmaktan uzaklaştıkça; yargının işleyişinde kötü örnekler yıllardır sürüyor.

Yargının işleyişinde çok daha kötülerinin yaşanacağı zamanlar olacağı anlaşılıyor…

Bu memleketin insanları çağdaş devletin yargısındaki işleyişin kötülüklerini vicdan, adalet ve hukuk duyguları ile yine de onarmaya çaba gösteriyorlar.

Artık davalar tek kişi de olsa, yirmi kişi veya yüz kişi de olsa cezaevinin karşısında kurulu mahkemede görülüyor… Alışkanlık oldu…

Yargıya erişimin güçleştirilmesindeki zorluklar yanında sadece Mahkemeler değil, mahkeme salonları da artık numaralı…

İçselleştirilmiş alışkanlıklarla benimsenen bu durum cezaevi kampüsünde/cezaevinin hemen kıyısında kurulu ve eskiden tutanaklara yazıldığı gibi Silivri (şimdi adı Marmara) ceza evinde kurulu mahkemelerde yapılıyor…

1 Nolu salon, 2 Nolu salon...

Hukukla bağlı çağdaş devlette işlemesi nasıl işlemesi gerektiğini bilenler olarak yargının içine düştüğü durumdan tehlike altında bulunan avukatlar kurtarır…

Tarih yaşanırsa yazılabilir. Sorumluluk sahibi olanlar tarih yazabilir.

Avukatlar olarak üzerimize düşen sorumluluğumuz; herkesten daha çoktur.