Önümüzdeki seçim bize yönümüzü demokrasiye çevirip çeviremeyeceğimizi gösterecek, muhtemelen de dünyaya örnek olacaktır.

Nedeni ise; demokrasinin insanın düşünme, araştırma, yeteneklerini geliştirmesi ve önünü açmasıdır. Bu da kalkınmanın temelini teşkil eder. Demokrasinin olmadığı ülkelerde kalkınma da olmamakta, büyüme BETON ve MONTAJa yöneltilmekte toplumun birikimi aşındırılıp köleleşmesi sağlanmaktadır.

Toplumda mezhepçilik, tarikatçılık, etnik bölünme, laiklik yok olmakta bu yolla da sömürü düzeni tesis edilebilmektedir.

Bu parçalanmanın kimseye faydası olmadığı gibi yoksulluğu, açlığı, çevresel sorunları da beraberinde getireceği açıktır.

Mevcut sorunlar beyin göçüne neden olmakta, teknolojik gelişmede geri kalınmakta dolayısıyla yetişen değerlerin bu topraklara değil BİRİLERİNİN AĞABABALARINA hizmet etmesi sağlanmaktadır.

Bunun için giderilmesi için ülke bağımsızlığı sağlanmalı, eğitim, tarım, adalet, üniversiteler yeniden yapılanmalıdır.

Kamu ve Özel sektörün stratejik planlar yapması konusunda işbirliği sağlanmalıdır. Sektörel öncelikler tespit edilip planlanmalı ve ileri teknoloji ile bu alana yönelinmesi gerekmektedir.

Ülke bir uçtan diğerine ARGE, TARIM, AĞAÇLANDIRMA, HAYVANCILIK, SANAYİ ve diğer konularda seferberlik ilan etmeli böylece saplandığı bataklıktan çıkma hamlelerine yönelmesi lüzumludur.

İçi boşaltılan kurumlar tekrar yapılanmalı, özerk hale getirilmeli, liyakat ön plana çıkarılmalıdır.

Cumhuriyetin kuruluşundaki güçler ayrılığı sistemine dönülmesi de kaçınılmazdır.

Ülke sadece bize, insanlara ait değildir. Üzerinde yaşayan her canlının hakkı gözetilmelidir. Ekosistemdeki canlı cansız varlıklar gözönüne alınarak hareket edilmelidir ki bu da ülkenin geleceğini teminat altına alma yönünde atılmış adımdır.

Su, toprak, arazi kullanımı, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yönetilmesi, iklim değişikliği, doğayı korumaya ilişkin çalışmalar ön plana çıkartılmalıdır. Bu da gelecek nesillere bir VATAN bırakmak demektir.

Seçimlerde takım destekler gibi değil, kişisel menfaat ve duygusallıktan, inançlardan sıyrılıp düşünerek hareket etmeliyiz. Bu da bize gelecek nesillere bir vatan bırakıp bırakmama kararı da olacaktır.

Einstein’ın dediği gibi; “aptallara göre insanlar ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, din, statü, renk ve dil başta olmak üzere 8’den fazla kategoriye ayrılırlar.”  Halbuki olay bu kadar karmaşık değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar; iyi insanlar ve kötü insanlar.. Bu da bizim safımızı ve geleceğimizi belirleyecektir.

Üstlerim emrederse papaz elbisesi de giyerim demeyecek bir ülke yaratmamız gerekmektedir.

Atatürk’ün dediği gibi yabancıların fikriyle kalkınmış bağımsız bir ülke var mıdır?

BAĞIMSIZLIK KARAKTERİMİZ MİDİR.. Göreceğiz..

Düşünün istedim…