Şu söz bile çok önemli.
“Bu yıl 18 Haziran Kdz. Ereğli Kurtuluş Günü etkinliklerinde yeni bir şey ne yapabiliriz?.”
Böyle duydum.
Duyumumun muhatabı bir sivil toplum örgütünün başkanı.
Hoşuma gitti inanın.
Eksiği fazlası ile katılımcılık anlamında çok önemli görüş.
Dediler ki “Ne olabilir?”
Dedim ki, “Kurtarılan Ereğli ama halk oyunları Adıyaman, Artvin, Aydın. Ereğli’nin halk oyunu bile yok. Ne tuhaf!”
Dediler ki “Neden yok?”
Dedim ki “Ben de bunu soruyorum. Ereğli’nin milyonlarını alıp götürüp şarkıcılara yedirdiler ve bir tek türkümüzü bile meşhur edemedik. Adam ‘tombul tombul memeler’ diyerek yöresinin türkülerini tanıtıyor ama bize gelince tık yok. Ha bir tek halk oyunumuz yok. Ereğli’nin kurtuluş gününde başka yörelerin halk oyununu oynamak, bu güne kadar gelen giden tüm yönetenlerin ayıbıdır.”
Dediler ki “Ne olmalı?”
Dedim ki “Kutsal Kıvrak’ın yazdığı ‘Kurtuluş’ta Ereğli Türküsü’nü bestelesinler. En başta Alemdar üzerine türküler yazıp halk oyunları yaratsınlar. Olmaz diye bir şey yok. Bu işin profesyonellerine görev verip önümüzdeki 18 Haziran’a hazırlansınlar.”
Dediler ki “Biz toplantıda söyleyeyim!”
…………

“Sonra?” dediler.
Dedim ki, “Ereğli’de Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurulurken Kuran-ı Kerim ve tabanca üzerine edilen yemini okusunlar."
Dediler ki “Neydi o yemin?”
Dedim ki, “Yemin ‘Vatan ve Milletimin kurtuluşu için sonuna kadar çalışacağımıza, başka siyasi düşünce ve emellerin etkisi altında kalmayacağımıza Vallahi, Billahi…’ Ardından Nimet Hoca’nın Amasya’da Hoca Kamil Efendi’nin Sultan Beyazıt Camisi’nde yaptığı konuşmayı hatırlasınlar.
Dediler ki “Neydi o konuşma?”
Dedim ki “Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti, istiklali gerçekten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak gerekirse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır. Padişah olsun, Halife olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Yegâne kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline alması ve iradesini kullanmasıdır. Bizim burada alacağımız karar, Mustafa Kemal’in YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM direktifi ile yakında gerçekleşecek olan ulusal iradenin egemenliği istikametinde ve Mustafa Kemal’in yolunda olacaktır.”
Dediler ki “Var mı başka?”
Dedim ki, “Bu işi bilenlere sorun. Bilenler 1920’de Ereğli’de Uzun Mehmet Parkı’nda toplananları da anlatır. Ellerinde Türk Bayrakları ile Kaptaş’tan, Cuma’dan, Yalı Köylerinden gelen atlı grupların hep bir ağızdan ‘Dörtyüz aslandan bu vatan kaldı bize yadigar. Terk edersek lanet etmez mi bize Perverdigar.’ Alaplı, Gülüç ve Yalı köylülerinin de açıldıkları kayıklardan ‘Karadeniz akar gider/etrafını yıkar gider’ marşının uğultularından söz ederler.”

**

KURTULUŞTA EREĞLİ TÜRKÜSÜ

O gün onlar
Milletin makûs kaderine terk edildiği ortamda
Bir avuç yurtsever gönüllü ve önderdiler
Ereğlili hemşerileri ile birlikte
Çepeçevre baskıya karanlığa ve umutsuzluğa rağmen
Mustafa Kemal’i seçtiler onlar
Kuvayi Milliyeciydiler

Yüzbaşı Celal Dura ve Cevat Rıfat’ın askeri görüşleri
Nimet hocalarının birleştiriciliği ile
Birbirleri hemşerileri ve paşalarına inanan
Hacı Eşref Eyüp, Evvel Zaman Hakkı
Kahramanoğlu Mehmet, Cıbıroğlu Mustafa, Sarımsakcıoğlu Nazif
Kuvayi Milliyeciydiler

Oysa onlar
Tarihe ve atalarına borçluydular
Ayazmasında Kerberos’u yakalayan Herkül’e
Dünyanın yuvarlağını buradan
Aleme haykıran Heraklides’e
Mim sanatçısı Kiripas’a
Yöremizin taşları ile Rumeli Hisarını yapan
Ve böylece İstanbul’u fethederek çağ açan Fatih’e
Kalyonlar devşirmiş limanlarına ve kurt denizcilerine
Köylüleri Uzun Mehmet’e borçluydular çaresiz
Kuvayi Milliyeciydiler

                                        Kutsal Kıvrak