Düşünmek ve düşündüğünü de kamuoyu ile paylaşmak için “katılımcılık” denen olgudan bihaber olmamak gerekiyor. Bir bireyin de yaşadığı kente karşı var olan sorumluluklarına en azından fikir düzeyinde katkı vermesi kadar haz veren bir başka şey ne olabilir ki? Nasıl bir Kdz. Ereğli hayal ettiğimi, sanal belediye başkan adayı olarak sizlerle 5 bölümdür paylaşıyorum. Şu ana kadar ortaya attığım öneriler paketimde, belediyeyi bir hayli tasarrufa yönlendirdim. İlk işlerimden biri olan makam aracı ve makam araçlarını iptal ederek, belediye en azından 150 bin YTL kazanacağına göre; bu para ile bile ne kadar çok hizmet sağlanır bir düşünür müsünüz? Anons sistemi iptal, kornaları öttürülmeyen gürültüsüz bir kenti kim istemez? Hele ki afiş kirliliği. Hele ki, tabela saltanatı. Hele ki, ilan tahtaları. Tümünü birden geçiniz. En başta kendimin bir tek yere ve her ne olursa olsun resmimi astırmayarak, bu kentte yaşayanları şahsıma gıcık ettirmeyeceğimi söylemiştim. Tüm ilah tahtalarını kaldıracağız. Şu anki ilan tahtalarının belediyeye para kazandırmadığını ve tam aksine belediyenin kaynaklarını hüp yaptığını da biliyorum. Belediye adına da gazete mazete çıkarmayacağım. Bu işi ciddi yapan ve sigortalı emekçi çalıştırarak istihdam yaratan kurumlar arasında, günlük haber peşinde koşturanlara kaynak yaratmak için fırsatlar sunacağım. Bekle de gör. Şimdi sıra altıncı bölümlü vaatlerimde. Bakınız bu konuda şu anda İstanbul’da yaşayan meslektaşım Melek Yüksel’den etkilendiğimi de açıklamaktan geçmeden (En iyisi Melek Yüksel’i basın ve halkla ilişkiler bölümünün başına getirerek, bu işin nasıl yapılacağını göstermek. Saygı ve sevginin yanında, işi bilmenin fotoğrafını çakar kentin her yerine. Haddini bilmeyi de iyi öğretir hani) Kabasakal ile Pençeş deresine sözü getireyim. Eskişehir örneği de capcanlı 4 saatlik mesafede dururken (Deniz olmayan Eskişehir’de Porsuk çayı üzerine plaj yaptılar) bu iki derenin kenti içine koku yayan ve iğrenç görüntülerle rahatsız eden durumdan kurtarım. Bu iki dere üzerinde sandallar niye yüzmesin (gülmeyin, sadece düşünün) diye seferberlik ilan ederim. Tersip bentleri başta olmak üzere tüm önlemleri aldıktan sonra, sel tehlikesinden kurtarılmış bu dere boylarında sosyal tesisleri de hayal edelim mi şimdiden. Kır bahçeleri. Salaş restaruntlar. Plastik olmayan ve maddelerden yapılmış çocuk bahçeleri. Işıklandırmalarıyla canlı cennet bahçelerini göreceksiniz bu iki dere üzerinde. Sakın şaka falan sanmayın. Yılmaz Büyükerşen’in ekibi, ben göreve geldiğimde bilin ki Kdz. Ereğli’nin yüzünü sahilden kentin tümüne birden çevirtecek düşünceleri bizlerle paylaşacaklar. Ah !.. Ah!.. Vallahi de billahi de yazarken heyecanlandım. Böyle bir Ereğli’yi hayal etmek ve bu hayali gerçekleştirebilmek için sağlamaya çalıştığım düşünce zenginliğini kamuoyuna sunmak bile özel. Gülderesi ile Elif Otel arasında Pençeş dere üstünde kayıklar. Kepez ile Kavaklık arasında kayıktan balık ekmek satan seyyar satıcılar. ARA NOTU: Bu derede su yok diyenlerin burun kıvırmasını görüyorum. İşadamı İrfan Erdem devletin kendisine yetki vermesi durumunda Filyos’daki denizi Devrek’e kadar götürebileceğini gazetemize açıklamıştı. Bu düşüncenin hayalini kurmayan olayı göremez ki. Dünyanın dört bir yanında havuz sistemiyle gemileri nerelerde yüzdürüyorlar Avrupa’ya hemen şurada. Hayali olmayanların hayalden anlamalarını elbette beklemiyorum. İsmet Metin’in vali olduğu dönemde gündeme getirdiğim bir konu var. Unutanlara hatırlatayım. Tabi ki bu arada söz verdikleri halde bu işi yapmayan il genel meclis üyelerinin de kulaklarını ucundan üfleyeyim. Kestaneci Mahallesi’nde bulunan TRT vericisinin altında bir yol gidiyor. Bu yola girdiğinizde yaklaşık 10 km sonra Ereğli-Zonguldak yolunun Kandilli tepesi denilen mevkideki karayolları şantiyesinin önüne çıkıyorsunuz. Ben yıllarca bu yolun trafiğe (şu anda orman yolu) açılmasını savundum. Bunu yaparken de, Kdz. Ereğli’nin il merkezi ile olan bağlantısının Kepez üzerinden gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, “Kdz. Ereğli’nin doğu yakasında ikamet edenler de bu yolu kullanarak, Kepez tarafındaki yoğunluğu azaltırlar” demiştim. Yani, yine bir düşünce üretme heyecanımı paylaşmıştım. Dönemin valisi İsmet Metin, önerimi gazetede okumuş ve merak etti geldi ve o yolu gezdi. Bu yolun yapmayı da düşündü. Ama yapamadı. Çünkü Zonguldak valiliğinden bir başka ilin valiliğine atandı. İşte bu yolu bir gidip görmenizi öneririm. Vatandaşın biri fındıklıklar bile yapmış. Yaylalar var o yol üzerinde. Şaşkına uğrarsınız gördüğünüz manzaradan. İşte bu alanı tüm çevre bilimcilerin dikkatine sunarım. Olmaz böyle bir güzellik. Muhteşem inanın. İşte bu alanı, alt ve üst yapılarıyla yeni bir uydu kentin kurulması için düşünüyorum. Bu sadece düşünce. Yerüstünde bir tane elektrik veya telefon direğinin olmadığı. Arıza yaptığında da (doğalgaz, telefon, elektrik, su, kanalizasyon) bir metre yolun bile kırılmadığı, cadde ve sokakları 50 metre, otoparklarının tümü yeraltında ve binaları da üç katı geçmeyen “bir nefes bir yaşam” projesini başlatırım. Bu projeyi hayal etmeye devam ettiğim için ayrıntıları daha sonra sizinle yeniden paylaşabilirim. Bakınız “durmak yok, düşünceye devam, katılımcılığa alkış, paylaşmaya hazırlık” noktasında bir anlık kızgınlık ile başlattığım sanal belediye başkanlığında nerelere geldik? Siz de hayal edin? Başkan olduğumda kuracağım (daha önce yazdım) anket biriminde bu düşüncelerinizi birlikte değerlendireceğiz. Sakın ola ki “bana ne?” demeyin. Ummadığın taş baş yarar. Ve hiç ummadığın insanın da ne kadar derya olduğu da; ancak O’nun düşüncesine değer verdiğinizde öğrenebilirsiniz. Şimdi Karadeniz Ereğli’nin geleceğini düşünme zamanı. İşimiz çok…