Hafta pazarına gittik. Gittik ki, domates, biber, patlıcan, kabak, salatalık fideleri alıp da dikelim. Biliyoruz o ki pazarda köylerimizde yetişen ürünlerimizin organik fideleri satılır.
Fide deyince hemen annem geldi aklıma.
Yaşlanıp ayağını da kırdıktan sonra bizim köydeki dede (ata) evimizin en üst katında ahşap kasalarda yetiştirdiği fideleri yoldan geçenlere nasıl dağıttığı aklıma geliverdi.
Eskiler böyleydi.
O ata tohumlarını gözleri gibi korur ve paylaşırlardı.
Bu paylaşım da genellikle takas usulüyle yapılırdı.
Sen de ne var, ben de bu var. Hadi değişelim.
Her şeyde öyle değil miydi?
Ekin biçme, mısır otu kazma, tarla sürme başta olmak üzere, köy düğünlerinde dağıtılan gözleme içinde nar gibi kızarmış tavuklar komşulardan tek tek toplanırdı.
Her düğünde her komşu kümesinden bir veya iki tavuk vererek; düğün sahibinin elini rahatlatırdı.
Biz pazara fide almaya gittik de aklımıza neler düştü neler.
Aldık fidelerimizi bağı 50 liradan ve aynı gün toprakla buluşturduk.
Sonrası Allah kerim değil.
Hayır!
Sonrası otlarını temizleyeceksin.
Sulayacaksın.
Çubuklarını dikeceksin.
Hele hele domuz sürüsünden koruyacak önlemleri alacaksın.
Siz sanıyor musunuz ki o Pazar tezgahındaki ürünler hop dedik diye tezgaha geliyor.
Ah altında ne emek var ne emek.
Yapmayan bilmez, hariçten gazel okuyup fiyatlardan şikayet ederler de.
Hadi gelin bir bağ maydanoz üretin de görelim sizi.
Çok basit.
Her yerde yetişir.
Balkonunuzda bile.
*
Mancar fidesi sorduğumuzda “lahana fidesi mi?” dedi köylü kadını.
“Ya bunun adı mancar, ne zaman terfi etti de adı değişti?”
“Eeee şimdi öyle deyalla.” Dedi ve ekledi:
“Mancar bizim etimizdi. Ah ah! Onsuz olmaz!”
O çok kimsenin beğenmediği mancara “et” diyen kadının söylemek istediği elbette, o yokluğun çekildiği yıllar.
Hemen yne geçmişe gidip, mancarların tenekelere basılıp saklandığı yıllar aklıma düştü.
Et mancar ne değerliydi_
Hele kar suyu emerse.
Etin yanına lokumu de ekleyin lütfen.
Ya taze fasulyenin kırılıp kurutulup “gabuklu bakla” diye bez torbalara konulduğu yıllar daha dün gibi. Önerimdir, gabuklu baklayı odun ateşinde pişireceksin. Olmaz böyle lezzet.
Elmaların kurutulup kışın hüppülü yemeği olduğunu bileniniz var mı?
Eriklerin pestil olduğunu?
Hamurdan ekşili köfteyi tattınız mı hiç?
Ereğli’nin “Ereğlü” olduğu yılları yaşayanların unutamayacağı anılar tazelemeli.
İyi olur.
Savruluruz bir yerlere.
Belki ekin tarlasına, belki döğenin üzerinde nasıl sörf yaptıklarımıza.
Kim bilir sizlerin çıkınlarınızda neler vardır neler.
Bir dokunulsa.
Anlatılabilse.