31 Mart yerel seçimlerini, partileri ve adaylarını ayrı bir yazı konusu yaparak değerlendirmek, artılarını ve eksilerini kendi gözlemlerim doğrultusunda sizlerle paylaşmak istiyorum.

Whatsapp Image 2024 04 28 At 23.45.03

Hiç uzatmadan İYİ Parti ve adayı Serdar Akyol'dan başlayalım.

Öncelikle, Serdar Akyol'u medeni cesaretinden dolayı kutluyorum.

İvmesinin düştüğünü seçim sonuçlarından da gördüğümüz İYİ Parti'den Belediye Başkan Adayı olmak; maddi manevi büyük bir çaba ortaya koymak,  öyle herkesin cesaret edebileceği bir iş değil.

Kendisine teselli vermek adına, "Gönüllerin Belediye Başkanı oldu" demeyeceğim ama seçime ayrı bir renk kattığını sanırım rakipleri de kabul edecektir.

Bir kere, bu seçimin en keskin muhalefetini Akyol yaptı.

Yerel iktidarı, sadece söylemleriyle değil, sözleri yerele esinlenerek uyarlanmış müzikli bir yapıtla eleştirdi.

Kimilerini kızdırsa da, örneği birkaç yerde görülen bu propaganda, kimilerinin hoşuna gitti, kimilerini gülümsetti, kimilerinin de takdirini kazandı.

İddialı rakipleri gibi, o da ekibiyle birlikte ev ev dolaştı, ev toplantıları ve açık hava mitingleri yaptı.

İmkanları ölçüsünde, ne yapması gerekiyorsa onu yaptı.

Seçimin, maddi yükünü tamamen kendisi üstlendi.

Adaylığı kesinleşen ilk adaylardan biri olduğu için, seçim çalışmalarına daha çok zaman ayırdı.

Yaklaşık iki ay süresince, sahadan hiç ayrılmadı; çok çalıştı, rakiplerinden geri kalmadı.

Ancak olmadı!..

Seçimi kazanmasının çok zor olduğu bilinse de, beklenen oyu alamadı.

Oy oranı, en kötümser tahminlerin bile  altında kaldı.

Serdar Akyol, partisi açısından kötü bir zamanlamaya denk geldi.

İYİ Parti'nin, genel seçimden beri kan kaybettiği bir sürecin içinde, Akyol, partisinin gücünü değil güçsüzlüğünü arkasına aldı.

Buna bir de, varlığı yokluğu belli olmayan İlçe teşkilatının olmayışı eklenince, Akyol adeta bağımsız bir aday gibi sahada mücadele etmek zorunda kaldı.

Parti desteği, neredeyse, hiç yok gibiydi.

Haliyle, sandığa yansıyan seçmen desteği, kendisi ve ekibinin hatırını gözeten seçmenlerin oylarıyla sınırlı kaldı.

Tabi, Akyol'un da kendini yeterince anlatamadığı konular da söz konusu oldu.

Seçimi kazanmaya değil de, Nuri Tekin'e kaybettirmeye çalıştığına yönelik kamuoyunda oluşan algıyı kıramadı.

Bu da belli bir seçmen kitlesinde, ters etki yaptı.

Hatta, bu algı, Nuri Tekin'e daha önce oy vermiş, bu seçimde kızdığı için oy vermemeyi düşünen seçmen kitlesinin bir bölümünün geri dönüşüne ortam hazırladı.

Akyol, izlediği seçim politikasıyla, oluşan bu algıya belki de farkında olmadan çanak tuttu.

Sürekli, Nuri Tekin'den kaynaklanan sorunlar üzerine propaganda yaparken, AK Parti ve diğer partilere ve adaylarına "dişe dokunur" bir laf etmedi.

Tek hedefli olarak yürüttüğü siyasetini, genele yayamadı.

Örneğin, propaganda müziğinde, genel iktidarın yereldeki eksikleri üzerine tek bir cümle yoktu.

Dolayısıyla, Nuri Tekin'e kaybettirme üzerine kurulu propagandası, "algı" olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştü.

Ve Akyol, seçim kampanyasını, üzerine yapışan bu olumsuzlukla kapattı.

Bence, Akyol'un seçim başarısızlığının özeti buydu.

CHP'den bir dönem belediye meclisi üyesi, bir dönem de İl genel meclisi üyesi olarak görev yapan Akyol, ikinci defa aday gösterilmeyince CHP ile ipleri koparmış, bir süre sonra da İYİ Parti'ye katılmıştı.

Adaylığı ve seçimler, İYİ Parti'nin hızla inişe geçtiği bir döneme denk geldi. Zaten, mensubu olduğu parti, Türkiye genelinde dibe vurdu.

Akyol da, bu çöküşten payına düşeni aldı.

Buna bir de, kendisinin, (bana göre yanlış olan) seçim politikası eklenince, oy oranı beklentilerin çok altında kaldı.

Ancak, her şeye rağmen, geçmişinde hiçbir şaibe olmayan, dürüstlüğüne ve adamlığına sonuna kadar güvendiğim bu pırıl pırıl siyaset adamını, medeni cesaretinden, istikrarlı ve ilkeli duruşundan, yerel demokrasimize kattığı renkten dolayı canı gönülden kutluyor, başarılar diliyorum.