Çukurca’da yine 6 Mehmetçik’imiz şehit edildi.

Emperyalistlerin uşağı olmaktan asla kurtulamayacak işbirlikçi ırkçıların bu katliamları artarak devam ederken, teröre karşı yüreğini ortaya koyan nice askerimiz ise bilmem ne darbe (!) planları ile mahkemelerde süründürülüyor.

Darbe yapmamış ama darbe yapacak iddiası ile tutsak edilmek istenen bu ülkenin şerefli askerleri acaba hangi moralle sınırda görev yapıyorlar?

Bir tarafta seni sırtından vurmak isteyen tezgahlar, öbür tarafta ise ırkçılık peşinde koşan bir bölücü çetesi.

İki arada bir derede kalmış kahraman askerlerimizin penceresinden olaylara bakmak isteyenleri empati yapmaya davet ediyorum.

Acaba hangimiz, şu anda çalışıp da evimize ekmek götürdüğümüz işyerinde çok yönlü kıskacın içine itilsek,  bizi yok etmek bu zihniyetle sonuna kadar mücadele etmeyiz.

Hele ki, bir de “dost” sandıklarımızın vurdukları o ağır darbeleri karşılarken hangi psikolojinin içine sürükleniriz?

Bir düşünelim.

Ve düşündürelim.

Mehmetçik canını veriyor.

Mehmetçiklerin komutanları da canını veriyor.

Ama hem Mehmetçik ve hem de komutanları ise dört bir koldan pasifizenin bataklığına itilmek isteniyor.

Evet bir düşünelim toplum olarak.

Bu koşullarda siz asker olsaydınız ve vatan savunması içinde hangi ruhsal durumda olabilirdiniz?

Kolay değil!..

Hiç de kolay değil.

Ve sabretmek de…

Bu sabır içinde çekilmek istenen tuzağa düşmeme akılcılığını gösterenlere bir tutam moral vermek gibi sorumluğumuzu da hiç unutmayalım.

Başka Türkiye’de ve başka askerimiz de yok…

 

 

SİREN SESLERİ

 

Kdz. Ereğli’nin her tarafında bir siren sesidir gidiyor.

Saymadım ama her saat birkaç tane siren sesi duyup irkiliyoruz. Her vatandaş gibi biz de “acaba yine ne oldu?” endişesi ile merak ediyoruz.

Bu siren seslerindeki büyük artışın sebebi nedir?

Herhalde iki özel hastanenin ambulansları bu siren seslerini artıran nedenlerin başında geliyor.

İlginç ve tuhaf!..

Umarım siren denilen alet yerinde ve doğru bir şekilde kullanılıyordur.

Taktım bu gürültü kirliliğine.

Korna ayrı bir dert şimdi de çıktı ikinci bir dert siren sesi.

Bağırıp duruyorlar da, gerçekten doğru mu kullanılıyor bu siren sesleri.

Yoksa işgüzar şoförlerin yediği bir halt mı?

Ereğli’nin nüfusu 100 binden 1 milyona çıkmadı ki, böylesine yüzde binbeşyüz siren sesinde artış olsun.

Var bu işte bir iş!

Bir gün takılmalı ambulansın birinin peşine ve takip etmeli sonuna kadar. Ambulansta götürdüğü gerçekten de acillik bir olay mı?

Biz “doktor kılığındaki” ambulans şoförlerini bile yaralı sedyesi taşınırken yakaladığımıza göre; buluruz bu çapanoğlunu da…

 

ESKİŞEHİR

 

Çağdaş belediyecilik anlayışının son yılardaki en canlı ve somut örneğini Eskişehir ile ilgili görüntülerde izlemek mümkün.

Şu anda İstanbul’da yaşayan Neslihan Yazıcılar’ın Eskişer’de kıyılan nikahına katılmak üzere gittiğimde görmüştüm ilk kez Eskişehir’i.

Kentin değişik noktalarına küçük sanat evleri yapmışlar ve  sanatın her türlüsüne fırsat yaratarak, sanata verdikleri önemi ortaya koymuşlar.

Şehrin her noktasında da heykeller var sıralı.

Bildiğim kadarıyla Karadeniz’in tek heykeltıraşı Karadeniz Ereğli’de ve adı da Yaman Civan.

Civan’ın Ereğli’ye kazandırdıklarını saymaya kalkarsam eksik kalırım.

Bildiklerim ise; belediyenin karşısındaki çilek satan kadın, Ereğli’nin girişindeki çilekten çeliğe metal helkeli, sahil bandındaki yine çelikten barışı simgeleyen anıt, Göztepe’de Kandillililer Derneği tarafından konulan Atatürk rölyefi.  Ama bir tanesi var ki, tüm Ereğli’yi anlatır bizlere. Atatürk Anıtı’nın yanındaki Müdafa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinin büstleri.

Yaman Civan gibi nice sanatçılarımız var bölgemizde.

Bir düşünün hele Batı Karadeniz’i.

Ve bu sanatçılarımızın çok yönlü olanaklarla desteklendiğini hayal eder misiniz?

Ne gördünüz?

Sanat ile büyüyen ve gelişen bir bölge.

İçinde bol bol sevgi ırmakları da akıyor gürül gürül.

Her Eskişehir adını duyduğumda, sanatın adresi gelir aklıma.