9 Haziran gecesi. Gün boyu FB TV’den “Zaferin Rengi”nin kalbi Fenerbahçe’mizin genel kurulunu “Bugün günlerden Fenerbahçe” heyecanımla izlediğim ve de finalde  iki başkan adayının “Yaşa Fenerbahçe” ilkesinde buluşmalarının sevinci içinde, home ofis olarak da kullandığım evimde yine bilgisayarımın başındaydım. Gecenin saatleri ilerlerken çaldı telefonum. Arayanın kim olduğuna ekrandan baktım ve şaşırdım. Şaşırmanın sebebi yıllar öncesinde Ereğli’yi terk edip ege sahillerine yerleşmiş kıdemli bir meslektaşımdı arayan.

Arayan Tahsin Erel.

Kdz. Ereğli’de gazetecilikte marka olmuş bir isim olan Bedri Erel’in oğlu Tahsin.

Türkiye’de yerelde ilk yazı işleri müdürü olarak sarı basın kartı alan Süheyla Erel’in oğlu Tahsin.

Benim futbolcu olarak tanıdığım ve Şirin Ereğli Gazetesi’ni yaşatmak için büyük çaba içindeki Şafak Erel’in ağabeyi Tahsin.

Hayırdır?

Tahsin çok neşeli başladı konuşmaya.

Evde kendi kendine gülmeye başlamış ve eşi de şaşırıp  sormuş “hayırdır niye gülüyorsun?”

Tahsin’in gülme krizini paylaşması ile başladı konuşmamız.

“Ne var ne yok?”un ardından söyledi arama sebebini!

Otuz yıl önce Şirin Ereğli TV’deki yerel seçimlerin son günü yaptığımız açık oturumda söylediğim sözleri hatırlamış.

On parmağında on marifet olan meslektaşım merhum Şadan Sönmez yönetirdi açık oturumları Şirin Ereğli TV’de. Ancak İrfan Erdem’in Doğuş TV’ye geçmesi üzerine Şirin Ereğli TV’nin açık oturumları yöneticisiz kalmıştı. Tahsin Erel’de bana teklifte bulunmuştu yöneticilik için. Teklifi kabul etmiş ve bir çok canlı program yaptıktan sonra, sıra finale gelmişti. 27 Mart 1994 yerel genel seçimleri Pazar günü gerçekleşecekti. Cumartesi günü saat 18.00’de seçim yasakları başlıyor.  Bundan dolayı 25 Mart gecesi yayın için son gündü. O yıllarda yerel televizyonlar öyle izleniyor ki, inanılmaz. Tüm Ereğli ekran başında. Tahsin Erel partilerin adayları ile görüşmüş ve açık oturumu organize etmiş. 25 Mart gecesi stüdyoda adayların katılımı ile başlattım oturumu. Saatler su gibi aktı ve  canlı yayını kapatma vakti geldi.

Oturumu kapatmak için aldım sazı elime.

-Sayın Seyirciler. Herkes konuştu ve şimdi son sözü ben söyleyeceğim. (Cümleler arasında  soluklanıp vurgunun hedefine ulaşmasını istiyorum.) Çünkü ben bu seçimin sonunu biliyorum. Ben söylersem kesin sandıktan o çıkar!

Açık oturuma katılan belediye başkanları şok! Sanıyorum ki “ne diyor bu?” diye içlerinden geçiriyorlar. Devam ediyorum:

-Şimdi söyleyeceğim kimin kazanacağını.

Rejide Tahsin Erel şaşkın öylece bakıyor. Yayını da kesemiyor! Eski Alaoğlu Kundura, şimdi Vera pastanesinin en üst katındaki televizyon merkezinde, stüdyodakilere bakmıyorum. Baksam, hepsi de “ne yapıyorsun?” diyecek.

Kontrol bende bırakır mıyım.

-Evet şimdi açıklıyorum.

Yine sustum!

Tadını kaçırmamak için görüşümü patlattım.

-Kesinlikle ve kesinlikle seçimi……. Bu oturuma katılan adaylardan biri kazanacak!

Doğru söze ne denir?

**

İnanın herkes çok ama çok derin bir nefes aldı ki.  Sadece stüdyodakiler değil, ekran başındakiler de! Yaşanan onca  gerginliği bu sözlerimle alıp herkesi de gülümseterek bitirmiştim seçim sürecini.

Tahsin’in aklına uzun yıllar sonra o oturumda yaptığım esprili  bu sözlerim gelmiş de, gülmüş. O tuhaf ve unutulmaz anı paylaşmak isteğiyle aradığından merhaba dedik.

Ya” dedi “Sen görmüyorsun, belediye başkan adayları arasında kalp krizi geçirecekler diye korktum. Ben de şaşırdım. Senin ne yapacağını anlayamadım. Öylece donduk kaldık.”

Merhaba!

Eski geçmiş  yılları andık.

Ve sonra bir gün egede buluşmak üzere sözleştik.

**

Sürpriz telefonlar kimi mutlu etmez?

Mutlu oldum Tahsin.

Paylaşacağımız güzel anılarımız olduğu için.