Süt satarak biriktirdiği paralar ile aldığı yünlerden örmüştü annesi lacivert hırkasını . Kollarının ucu beyaz ve düğmeleri siyahtı lacivert hırkasının..


Ve en önemlisi , hayatından hatırladığı ilk şeydi bu hırka..

Çapaklı gözlerle merhaba derken sabaha , hırkasını giydiğini ve musluğun altına tuttuğu bayat ekmeği ıslatıp , şekere bandıktan sonra , yarısı Ankara tuğlası , yarısı briket , sıvasız , tek katlı ve altında toprağa karışmış bir ahır bulunan evlerinin kapısını sokağa çıkmak için araladığını hatırladı .

Burası onun doğduğu evdi . Köyüydü , vatanıydı , dünyasıydı . Toprağıydı . Ve her toprağın kutsallığı gibi burası da O’nun kutsalıydı.

Saat güneşin doğmasına henüz izin vermiş değildi..

Köyün eşekleri, sonsuzluğa karışması için salarken ilk anırtılarını semaya , horozların ötmesi için çok erkendi daha .

3 yaşındaydı o zaman . Doğduğu evin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu : Neden bu kadar kalabalıktı bu ev bir kere . Üvey dede , babaanne , amca , aynı zamanda yenge olan teyze.. Bir kız kardeş , 3 tane kuzen .

Güneş yeni yeni dağların ötesini kızartmaya başlamıştı. Sabah selası veriyordu hoca . Köpeklerin uluması eşlik ediyordu sadece bu sese. Birkaç gölge belirdi uzakta camiye giden , korktu , hızla girdi evden içeri . Anasının kucağına sığındı. Umursamadı annesi . Uykunun en derinindeydi. Yer yatağında yatan kardeşi ise bir yaşındaydı o zaman .

Bir sesle uyandı bir saat sonra . Su sesi geliyordu , aynı zamanda tuvalet olan minnacık küflü banyodan . Yoldan gelen babası su dökünüyordu bakır maşrapa ile . Annesi sövmekle meşguldü kardeşine , çişi ta tahtaya geçtiği için yataktan. Yatak sidikten çürümeye dönmüştü. Ve garibanlık bu ya , yatağı yenilemek mümkün görünmüyordu.

 

Şofördü babası . Uzun yola gidiyordu  maaşla çalıştığı kamyonla . Henüz 27 yaşındaydı . Memleketler geziyordu , gaz pedalına bastığı kadar . Dünyalar görüyordu , ama , dünyasını köyünden öte büyültemiyordu . Çünkü babası , köyünü inanılmaz seviyordu . Tıpkı , henüz 3 yaşında olan ve doğduğu evin neden bu kadar kalabalık olduğunu ve karanlıkta eşeklerin neden anırdığını ve hoca sabah ezanını okurken köpeklerin neden uluduğunu anlamaya çalışan oğlu gibi.

                                  (DEVAM EDECEK)