Bizde ekmek kutsaldır.

Özenle korunur, gözetilir.

Ayak altında bırakılmaz.

Görüldüğünde, öpülüp alına sürüldükten sonra, kurdun kuşun yiyebileceği uygun bir köşeye bırakılır.

Yere düşen herşeyi ya yemeyiz, yiyeceksek de iyice yıkarız.

Ekmek öyle değildir.

Yere, hele toprağa düşmüşse, kirlenmiş olması endişesi hiç taşımadan, huzurlu bir şekilde afiyetle yeriz.

Bizim toplumumuzda, ekmeğin yeri çok farklıdır.

Her şeyi ziyan ederiz ama ekmeği ziyan etmenin evimizin bereketini alıp götüreceğine inanırız.

Bütün kırıntıları orta yerde bırakırız ama ekmek kırıntılarını parmaklarımızın ucuyla tek tek toplarız.

Bizde, yattığımız yatağın üzerinde ekmek yenmez.

“Günah” biliriz.

Ekmek kırıntılarının üzerine yattığımızda, “Allah'ın bizi çarpacağına” inanırız.

Ağzımızda ekmek lokmasıyla tuvalete girilmez.

Yüce Yaradan'ın “hoşuna gitmeyeceğini” düşünürüz.

Bir, “Kuran”ın, bir de “ekmeğin üzerine” yemin ederiz.

Mesela, su da çok hayati bir besindir ama...

“Su çarpsın”, demeyiz.

“Ekmek çarpsın”, diye yemin ederiz.

Ekmek üzerine çok anlamlı özdeyişlerimiz de vardır.

Ekmek parası...

Ekmek kavgası...

Ekmeğini taştan çıkarma..

Ekmekle oynama...

Su, yaşamak için ekmekten çok daha hayati bir besindir.

Ekmeksiz yaşanır ama susuz yaşanmaz.

Ama...

Özdeyişler, su üzerine değil ekmek üzerine kuruludur.

“Ekmek parası"; yaşam mücadelesi gibi geniş bir alanı kapsarken, “su parası”; sadece, tüketilen su karşılığında ödenmesi gereken bedeli kapsar.

“Ekmek kavgası”; evinizi geçindirmek için verdiğiniz mücadeleyi anlatmanın karşılığı iken, “su kavgası"; sadece suyu temin etmek için verilen mücadeleyi ifade eden bir kavramdır.

“Ekmeği taştan çıkarma"; geçinebilmek için yapılan zor işi anlatır.

“Suyu taştan çıkarma" gibi bir özdeyiş veya anlatım zaten yoktur.

Mesela, "Suyla oynama" diye bir deyim yoktur.

"Ekmekle oynama" deyimi vardır.

Üzerine yemin ettiğimiz, kutsadığımız ekmeğin önemine de atıfta bulunan çok anlamlı bir deyimdir bu.

Ekmekle oynamak...

Delikanlılığın, en önemli raconlarından biri olarak kabul edilir.

Delikanlı, mert adam, “ekmekle oynamaz.”

Bizim toplumumuzun hassas noktalarından biridir.

Ekmekle oynayan kınanır, ayıplanır, hatta adam yerine de konmaz.

Bazen kimin ekmekle oynadığını anlamakta, bulmakta zorlanırsın..

Şüphelenirsiniz ama bulamazsınız...

Naylon delikanlılar, naylon adamlar "ekmekle oynarlar" da ortaya çıkmaya yürekleri yetmez.

Utanmadan, delikanlıyım, adamım edasıyla gezmeyi de ihmal etmezler.

30 yıllık çalışma hayatımın çeşitli evrelerinde, "ekmeğimle oynama" çabalarıyla karşılaştım.

Başarılı oldular mı?

Oldular!...

"Ekmekle oynandığını" anladık da, kimin "oynadığını" anlayamadık.

"Ekmekle oynama" cesaretini gösterenler, "oynadıklarını" kabul etme cesaretini gösteremediler.

İnkâr ettiler!..

Mücadelemizi verdik ama ekmeğimize sahip çıkmayı başaramadığımız noktada "rızık Allah'tandır" deyip, Yaradan'a havale ettik.

Ama tabii, bitmiyor bu "delikanlı(!)" adamcıklar!...

Bir şekilde, hayatınızın bir başka çalışma alanında, fırsatını bulduklarını an yine devreye giriyorlar.

Hastalığınızı, rehavetinizi hiç kaçırmıyorlar...

Yine, "karda yürüyüp izlerini belli etmemeye" çalışarak...

Yine yüzünüze gülüp, arkanızdan iş çevirerek...

Yine kimliksiz...

Yine şahsiyetsiz...

Yine karaktersiz bir şekilde!..