Bekle memleketim…

Elbet bir gün, asıl adalet gelecektir…

Bütün haksızlıklar için “bir daha asla”…

Bu yılın sonuna kadar sabır ve 10 yıl sonra neler olmuş bitmiş öğreniriz

Zaman geçti… Adaleti, hukuku ve insan haklarını kaldırdılar!

Vicdanları yaraladılar, “vicdansızlık” yarattılar.

Hukuksuzluktan “hukuk”, adaletsizlikten “adalet” yaptılar. Varlar, ama yokturlar!

Demokrasiden vazgeçtiler…Barışı unuttular. Şiirleri yok ettiler!

Kanunları torbalara doldurdular. Kanun devleti ortasında hukuk yok…

TBMM yerine hukuk, adalet, demokrasi adına Komisyon kurdular…

Görevlerinin ne olduğunu açıkladılar. Nedir, anlaşılmadı.

Bekleyin, dediler. Adında “demokrasi”, “kardeşlik” ve “milli” olan Komisyon 2025 yılı sonuna kadar çalışacak! Sonra 10 yıl gizlilik kararı aldılar. 51’ler bilecek, bizler bilmeyeceğiz.

Komisyon var ve her şeyi yapacak, lakin kimse bilmeyecek.

Bilgi vermek “mevzubahis” olmayacak… Fısıltılar çoğalacak…

Tutanaklar “tam” tutulacak, içeriğini bilmek için on yıl beklenecek. Toplantıları kamuoyun duyurmak, haber yapmak ve bilgilendirmek yasaklandı. Hangi hukuka göre, hangi kanunun hangi maddesine göre bilmiyoruz. Ama yasak işte ne hukuku ne kanunu? Yasak!

51 kişiye emanet edilen demokrasi, barış, hukuk, adalet ve “süreç” yasaklarla başladı.

Her şeyin içinde ne var? Barış, demokrasi, adalet var…

İpe un seriliyor, serildi…Nasrettin Hoca’nın kulakları çınlasın!

Yıllardır hapiste olanlar var. Hapishaneler tıka basa dolu. Ancak Komisyon var!

Komisyon kararlarında durum tespit edilecek. Sanki her şey yeniden keşfedilecek… Komisyon antika olunca, demokrasi gelecek, barış olacak, silahlar bırakılacak, terör bitecek, vicdanların kanaması duracak….

Çok beklersiniz…

Adaleti bulmak bizlerin ellerindedir, adaleti yaratmak ve sürekli kılmakta...

Adalet akıl ve yürek işidir, isteğiniz varsa, yüreğiniz varsa adalet vardır!…

Memlekette bir avuç adalet aramak için ne bekleyeceğiz?

Bilmediğimiz, yaşamadığımız ne kaldı ki; bekleyelim?

Diyarbakır’da "Kazancılar Hanı"(Xana Qazanciyan) avlusundaki kuyunun içinde bulunan ve tedavi amaçlı çıkarılan sülüklerden dolayı "Sülüklü Han" (Xana Zîro) vardır, bilirsiniz!..

Paul Éluard’ın “Asıl Adalet” şiirini de bilirsiniz...

1683 yılına yapılan üç katlı ve her katında 18 oda bulunan Sülüklü Han’da eskiden gizli bir geçidin olduğu, bu geçidin İç Kale’deki cezaevine çıktığı anlatılır. Geçmişte üç idam mahkûmunun bu geçidi kullanarak kaçmayı başardığı rivayet edilir. Sonra bu kapı taşla örülmüş. Üzerine “Asıl Adalet” şiiri asılmıştı…

Sülüklü Han'a girince sol tarafta taşla örülü kapının tam üzerine kocaman bir levhaya yazılmış Paul Éluard'ın bu şiiri asılı dururdu...İnsanlar kapıda durur Éluard'ın bu şiirini okurlardı…

Zaman geçti, şiiri kaldırdılar…Geriye “asıl adalet” yerine sadece taşla örülü kapı kaldı…

Aşkın ve devrimin şairi Paul Éluard'ın (1895-1952) "Asıl Adalet" şiirini Türkçeye A. Kadir çevirmiş. (Dünya Şiir Antolojisi. A. Behramoğlu-Ö. İnce Pozitif Yayınları. Eylül 2008. Sayfa 637).

Paul Éluard, nereden bilebilirdi ki, bu topraklarda ve Diyarbakır'da Kazancılar Hanı / Sülüklü Han'da, üç idam mahkûmunun kaçtığı kapılardan birine, "Asıl Adalet" şiiri asılacak...

Paul Éluard'ın şiirini okumak için, duralım…

Asıl Adalet

İnsanlarda tek sıcak kanun,
Üzümden şarap yapmaları,
Kömürden ateş yapmaları,
Öpücüklerden insan yapmalarıdır.

İnsanlarda tek zorlu kanun,
Savaşlara, yoksulluğa karşı
Kendilerini ayakta tutmaları,
Ölüme karşı yaşamalarıdır.

İnsanlarda tek güzel kanun,
Suyu ışık yapmaları,
Düşü gerçek yapmaları,
Düşmanı kardeş yapmalarıdır.

Hep var olan kanunlardır bunlar,
Bir çocukcağızın tâ yüreğinden başlar,
Yayılır, genişler, uzar gider
Ta akla kadar.

Akla kadar uzanan asıl adalet için; düşü gerçek yapmak isteyenler, suyu ışık, direnişi yaşam yapanların hapiste olduğu bir ülkede daha ne bekliyoruz? Ne için yaşıyoruz?

Osman Kavala 10.10.2017’de gözaltına alındı, 01.11.2017 tarihinde tutuklandı, halen hapishanede…

Selahattin Demirtaş 04.11.2016 tarihinde tutuklandı, hapiste…

Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun Kahraman 25.04.2022 tarihinden itibaren hapisler…

Hapislik yıllarını hesaplayın! İstatistikler hapislikleri azaltmıyor. Hapislik durmadı, çoğaltıldı.

Yargı Reformu taahhütleri ve sonra Komisyon kurup beş ay veya on yıl bekle…

Kaç Anayasa Mahkemesi kararı, kaç AİHM kararı, kaç karar gerekiyor ki…

Bu kararlarda vicdan bile var…Düzene uygun hukuk, kanun, adalet icat ediyorlar ve uygulamıyorlar. Şimdi yeniden demokrasi ve hukukla yaptıklarını temizlemek istiyorlar.

Geçip giden yılları insan yaşamından ve adaletten üstün tutanların düzeni daha ne kadar sürecek? Vicdansızlık ve adaletsizlik daha kaç yürek yakacak? Kaç anne, kaç eş, kaç çocuk, kaç kişi daha hapishane kapılarında yaşayacak? Tel örgüler kimin gözyaşlarını bekliyor?

Daha kaç kişinin yaşamı ortadan ikiye bölünecek? Adalet hapse atıldı, hapiste kaldı!

1991 yılından beri uygulanan Terörle Mücadele Kanunu yeni cezaevleri yapmaya yaradı. Diyarbakır Cezaevi geçmiş acılarıyla durduğu yerde duruyor…Cezaevi duvarları ağlıyor…

Hapislik ve cezalandırma tehdidi; hukuku, adaleti ve vicdanı ortadan kaldırdı.

Onurlu ve insanca yaşam için beklenen umutlar; sadece hukuk ve adalettir.

Bekleyin diyenler…Sır saklayanlar…10 yıllık yasaklar koyanlar!

Gizlilikler içinde gizlice konuşmak için koydukları “yasaklar” kimsenin kaderi değildir. Devletin yurttaşından gizleyeceği sırlar üzerine kurulu bir demokrasi olamaz. Demokratik düzenlerde siyasal gücün bireylerden saklayacakları bir şey olmamalıdır.

Bilgilenme hakkının sağlanmasıyla “bilgilenmiş birey” ve “bilgilenmiş toplum” ortaya çıkar. Süreç “saydam yönetimi” yaratır.

Bilgi edinme hakkını sağlayan basının korunmasıyla doğru bilgilerin, saptırılmamış gerçeklerin yaygın biçimde “haber” olarak, bilgi olarak toplumda dolaşımı; çoğulcu demokratik yaşamın temelidir.

Görüş edinme hakkına sahip olan toplumun toplumsal bilgilenme hakkı vardır ve bu hak demokratik toplum düzeninin olmazsa olmaz koşuludur.

Demokrasi beklenen Komisyon’un kendisi yasaklarla, sırlarla, gizliliklerle kapatıyor.

Artık adalet akıllıca ve yürekten istenmelidir…İsterseniz hapishane duvarlarına sorun!

Kapalı kapılar ardındaki sırlar, hukuksuzluktur. Bilgiye erişimin engellenmesi demek gün ışığında yönetimin karartılması ve demokrasi yok demektir.

Zaman; beklemenin aldatması değildir. Gün ışığında yönetim; gerçeklerin aydınlığıdır.

Hiç kimsenin aldatılacak hali kalmadı.

Hiçbir şeye sabrı ve zamanı kalmayanları; bu zamanda aldatmayın!