Birçok yerde görmüş rastlamış olabilirsiniz ama ben Kdz Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneğinin sayfasından hatırlıyorum.
Kim bilir kim tarafından ne zaman yapılmış bilmiyorum ama bu gravür benzeri görsel Kasaba’da ilk toplu yerleşimlerin nerelerde başladığının bilinmesi açısından oldukça önemlidir.
Resmi dikkatlice inceleyip o günkü kasabayı, bilinen yakın geçmişine taşıdığımızda,
O günde olduğu gibi bugünde kasabanın en tepesinde, zamanının görkemli yapısı şehrin Kalesi yer alıyor.
En tepedeki Anıt yapının, sağından ve solundan genişleyen bir açıyla yer yer surlarla, bazı yerlerde dik yamaçlarla, uçurumlarla korunan Sur İçi Kasaba ’sının sınır hatlarının denize kadar indiğini görüyoruz.
Sırtımızı Kale’ye verip denizi karşımıza aldığımızda sağ taraftan önce içinde Elli Sekizlerin Konağının da olduğu yere, altındaki Kasap Mahir’ in evinin yanından baya dik bir yamaçla Emek Hüseyin ile Goroşlar’ın bahçesinin arasına kadar indiğimizde oradaki sur kalıntılarını ve kasabanın o zamanlardaki giriş kapılarından biri olan Kız Kapısını ’nın burada yer aldığını biliyoruz.
Buradan itibaren düzleşen zemin sizi isterseniz Bozhane Hamamı’nın yanından, isterseniz Sanat Mektebinin yanındaki Büyük Manolya ağacının kenarından Bozhane kıyısına denize ulaştırır.
................................
Az üs taraftan, Çarşıdaki İskele Camisinin bulunduğu yere kadar devam eden düz yol, duvarlarını zaman zaman dalgaların dövdüğü deniz ile komşu olan cadde, kasabanın şimdilerdeki yeme içme eğlence sokağı Yalı Caddesi’dir
Kasabanın bir başka giriş kapısı At Kapısı ’da buradadır.
.............................
Kalenin sol tarafından yamaçlara kurulmuş evlerin yanından Hamam üstüne kadar düz bir çizgi ile inen hat.
Kasabanın milli marşının söz yazarı ve bestecisi Kalaycı Memet’ in baba evi ile başlar. Yanında Dondurmacı Hayrettin’in evi bir iki ev sonra da şimdilerde ayakta kalmaya direnen bir başka sur kalıntılarının yanında Foto Nazmi’nin evi vardır. Yanındaki sur kalıntısının kasabanın bir başka giriş kapısının nizamiyesi olduğu söylenir.
İki üç ev aşağıda aynı hatta Ziyaeddin Cıbır’ın baba evi vardır bu evin yanındaki sur kalıntıları da bu tezi desteklemektedir.
Bu hat Deli Selimin Baba evinden bir iki ev sonra Fatiha Bayırının zirvesiyle buluşur ki sonrasındaki ilk ev Ak Hafızların yani Deli Mustafendi’ nin Ana evidir alt tarafında aynı hizadaki Gütte Paşanın evini de geçerseniz Hamam Üstüne inersiniz.
Çarşıdaki Hamam Üstü Çeşmesi ile yanındaki Cami’nin olduğu yer, Kaleden çarşıya inen yani diğer sur sınırının çarşı düzlüğü ile birleştiği yerdir
.............................
Camileriyle, Kurnalı Çeşmeleriyle, Ulu Çınarlarıyla, zaman zaman coşan deresinin hırçınlaştığı zamanlarda kasabalıya yardımcı olan köprüleriyle, az sayıdaki düzlüklerden birinde yer alan kasaba çarşısı, 70’li yıllara kadar en fazla 100 -150 metre çapında bir alanı kaplardı
Kasabanın çarşısına mahallelerden, yerleşim yerlerinden inilip çıkılan birçok irili ufaklı sokaklar vardır. Pazar kurulan günlerde, Ramazan akşamlarında, Bayramlarda, Seyranlarda, Okulların açık olduğu zamanlarda akşamın geç saatlerine kadar bu sokaklar, çarşıya inenlerin çıkanların okullarına gidenlerle gelenlerin sesleriyle, koşuşturmalarıyla cıvıl cıvıl olurdu.
................................
Mesela
Yine Kasabanın Kalesine yakın yukarı taraflarında yer alan Zungur’dan Çarşı düzlüğüne veya Bozhane, Yenimahalle, İstasyon taraflarına gidilen yol Kayabaşı Okulunun altında kasabalının deyimi ile Kayabaşı Altında ikiye ayrılır,
Biri sağa döner taaa İstasyona kadar gider, doğrudan evlerin arasından bir sokağa dalarsanız Alemdar Okulunun yani Kilise’nin oradan Bozahaneye inersiniz.
Ya da Kayabaşı altından sola dönerek Dikili yokuşundan Orta Caminin önünden çarşıya gidersiniz.
Bu yol öncelerde herkesin, çoklukla da araçların kullandığı tek yol olarak bilinirdi, öyleydi.
Akarca Mahallesinin tam ortasından Zeki Karaca’nın, Kuru Yakup’un evlerinin önünden geçen eskiye nazaran genişletilerek araç trafiğinin de önemli yollarından birisi haline gelen yeni cadde yukarı mahalleleri çarşıyla birleştiren şimdinin en önemli yolu olmuştur.
Kale’nin, yukarı mahalle sakinlerinin çarşıya, denize ulaşımında çok eskilerden buyana önemli, tarihi bir başka yol daha vardır.
Aslında benim de sözü getirmek istediğim yer, kasabanın en eski, genelde yaya ulaşım güzergâhlarından birisi olarak bilinen, dik uzun adına Bayır sokak denilen sokaktır.
Fatiha yokuşunun paralelinde kalan bu sokağa iki koldan giriş yapılır.
Biri Fatiha yokuşunun en üst yerindeki Tekerek ’lerin ve yanındaki Sabri (Anıl) hocanın baba evinin önünden, bir diğeri de az daha yukarıda Sarı Seyfi’nin (Onat) babasının evinin önünden.
Bu iki giriş zaten 50 mt sonra birleşir çarşıya kadar, yolun sonu olan Kaneri ağzındaki merdivenlere kadar tek bir yol olarak devam eder.
Sokağın girişindeki yıkılmak üzere gün sayan iki ev
Sokakta biraz ilerlediğinizde Sokağın Fatiha Bayırına bağlandığı, öncelerde Süleymanlar Mektebinin, kasabanın önemli marangoz ustası Merhum Tevhit Elmasay’ın babası Sadrettin Ustanın evinin olduğu meydan sayılabilecek alandan aşağıya merdivenlere doğru yürümeye başladığınızda sizleri evlerin duvarlarındaki.
“Dikkat, riskli yapı yaklaşmak tehlikeli ve yasaktır” levhaları karşılıyor.
Bir değil, iki değil neredeyse sokağın sağında ve solunda yer alan tüm binaların duvarlarına bu levhalar çakılmış.
Aslında “bu sokaktan geçmeyin evler üzerine yıkılır “deyip sokağı tümden kapatmaları gerekirken, biz görevimizi ikazımızı yaptık diyerek sorumluluklarını taca atmışlar.
Tamamı en fazla 70-80 metrelik bir sokağın üzerinde yer alan bu harabelerin görsellerinin hepsini yazıya taşıyamadım. Konumları ve mimarileri ile eskinin izlerini bugünlere taşıyan, dışarıya yansıtan bu evler, kasaba adına geçmişten günümüze kısa bir özgeçmiş hatırlatması da yapıyor.
Zaman zaman hatırlatıyorlar.
Kasaba refah, gelişmişlik, gelir, sosyo ekonomik sıralamasında şuradan şuraya geriledi.
Şu yatırım yapılacaktı, bu sözler verilmişti, bırakın bu sözleri tutmayı eski zamanlarda olan şunları bunları kaybettik yeri doldurulmadı yerine konulmadı.
Havası suyu denizi kirletildi zehirlendi, hala kirletmeye devam ediyorlar, nefes almak zorlaştı hastalıklar çoğaldı.
Birliği beraberliği sağlayamıyoruz, kasaba politikacılarının sığ çekişmeli siyaseti ile vakit kaybediyoruz.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi kasabalı olana bitene ilgisiz umursamaz vurdumduymaz.
Vs.vs.vs.
..........................
Görünen o ki kasabalıya, Sevgi Barış Dostluk kenti veya Aşkım Ereğli söylemleri yeterli gelmiş.
Kasaba sevdalıları, evinden mahallesinden sokağından yani kasabasından umutlarını kesmişler.
Yeni Türkiye diyorlar ya,
Anlaşılan şimdiki kasabalı için de Yeni Kdz. Ereğli yetiyor da artıyor bile.
Nuri Öztürk / Kdz. Ereğli