Her şey ona bağlandı.
Acaba ne olacak?
Aşağıya iner mi, inmez mi?
Aşağı ineceğini iddia edenlere kesinlikle “deli” derler.
Deli deli küpeli.
Kendi söylediğine gülenlerden miyiz?
 
İşimiz dol-ar!
“Dol”un da, “ar”ın da anlamını elbette biliyoruz.
Doldurmaktan gelen emirdir dol!
Ya ar?
Namus !
Namus belasına gardaş, döktüğümüz kan bizim !
 
Namusumuzu dolduran dolar oynak mı oynak.
Gözü sürekli yükseklerde.
Ha babam de babam çıkıyor.
Çıktıkça da, altta kalanın canı öyle bir çıkıyor ki!
O altta kalanlar elbette garibanlar.
Kim sorar ekmeğin kaç gram ve kaç lira olduğunu?
Kim bilir?
Ve kim “halk ekmekte” kuyruğa girer?
İşte doların çıkışı, o kitleyi vuruyor.
İnim inim inletiyor.
 
Eskiden ne derdik biz?
“Ne olacak memleketin bu hali?”
Şimdi demiyoruz.
Bu memleketi reise teslim etti, ömür boyu ana muhalefete abone olanlar.
Durum bu iken memleketin hali mali reis!
Şimdi soruyoruz:
Ne olacak doların bu hali?
 
Tabi ki, yakıtı TL ile alanlar için fark yok (!)
Nasıl olsa yine elli liralık alıyor!
Ama…
Eskiden 20 litre alırken, şimdi 8,5 litre alabiliyor.
Alış oranı değişti.
Küçüldü depo.
 
Dolara bağlı yaşam acımasız.
İplik iğneyi çepeçevre kuşatırken, havada bir bulut bir bulut ki.
Kapkara.
Heryerrrrr!
 
Anlaşılan o ki bu dolar çıkışını sürdürecek.
Çıksın bakalım.
Çıka çıka inşallah oksijensiz bir mesafede tıkanır kalır ve orada başı dönüp de aşağılara çakılır.
Ne yapalım başka, inşallah-maşallahın dışında.
Adnan Hoca yıllarca götürdü, bu iki kelimeyi kullanarak.
Biraz da biz takılsak?
Ne olur ki?
 
Olmaz olmaz!
Bize olmaz!
Gökyüzünden dolar yağsa, bize borç senedi isabet eder!