Bilenler bilir Cengiz Erdem’in lakabının “goca Cengiz” olduğunu.

Dev gibi bir adamdır.

Sadece fiziğiyle değildir devliği, yüreğiyle de devdir.

Bu devlikte sevgi vardır.

Emek vardır.

Demokrasi vardır.

Çünkü O’nun adı Cengiz’dir ve tamamlayıcısı ise Erdemliliğidir.

Ölümünü duyduğumda çoktan toprağa verilmiş.

O dev adamı gömmüşler.

 

Babası Hüdai Erdem’de göçeli çok oldu.

Erdemlikleri ile tanıdığımız Erdem Ailesi’nden geriye kalanlardan Mustafa’yı gördüğümde “başın sağolsun” diyebildim utanarak.

Öyle ya yoktum ki cenazede.

Olmalıydım.

Ama duymadım ki.

Hani kimi zaman temcit pilavı gibi tekrarladığım şu anons sistemi var ya. Bir kez daha isyan ettim hem gürültü kirliliği yaratan hem de amacına ulaşmayan sisteme. Oysa e-posta veya SMS ile duyurulsa haberler, mutlaka okur öğrenir insan.

Ses sistemi çağdışı.

Ve bir kenti her gün saat 10.00’da ölümle uyandırma işkencesinden başka bir şey değil.

 

Cengiz Erdem’in ölümü çok şey/şeyleri düşündürdü yine.

Yılların çınarlaşan dostluklarını.

Herkesin vurguladığı gibi eskitilemeyen  arkadaşlıkları.

Dayanışmayı.

İlkeleri.

Duruşları.

Ve umutları…

Cengiz Erdem böyle bir dostumdu.

Sımsıcaktı.

Büyük bedeninin içinde saklı kadifeydi.

Kadife olsun mezarı.

Işıklı.

Yoldaşlığı.