Yüksek seçim kurulunun açıkladığı takvime göre; 21 Mayıs’ta kuyruk/kuyruklar kopacak!
Bu kuyruk için atalarımız “dananın” demişler.
Neden?
Dananın kuyruğu kopunca ne olacak ki?
Bir korku yenilecek.
Korku da öyle böyle değil.
Öyle büyük korku ki dağlar gibi.
Tepeler gibi.
Korku dediğinin olgunun çeşitleri de o kadar çok ki.
Hangisini sayalım?
Fazla iç karartıp, bastırılmış duyguları hortlatmayıp saymadan devam edelim en iyisi.
Bugünlerdeki korkunun adı liste.
Yazı mı tura mı?
Acaba listeye girebilecek miyim?
Yoksa!
Giremeyecek miyim?
Ya giremezsem?
Bu girme meselesini tepelerden hallediyorlar.
Tepe ne derse o!
Bu tepe tek tepe değil.
Bir çok.
Her tepede bir numara.
Film ve baskı.
Ve biat!
İsterse yüreğini ortaya koy ve “Takmıyorum tepeleri” de.
Valla yüksek yüksek tepelere öyle ev kurarlar ki, bir daha küçük bir merhaba alamazsın.
Aforoz edilirsin.
Bu nedenle, dananın kuyruğunun kopma korkusu içinde yaşayanlar “Yusuf” diyorlar.
Yusuf Yusuf!
Saatler, günler ve nihayetinde 21 Mayıs akşamı saat 17.00’de final.
Kimisi kuyruğunu koparmamanın coşkusu içinde mutluluktan uçarken, kuyruğu elinde kalanlar da kahır mektupları yazacak.
Ve…
Aday listelerini yapma hakkı bulunmayan bu ülkenin vatandaşları da 24 Haziran’da sandığa giderek tepelerde belirlenen adaylara oy vermek durumunda kalacak.
Sonra da, diyecekler ki “Milli İrade” falan filan.
Öyle mi?
Bu irade, daha ve kuyruk iradesi.
Hikayesini de tepeler yazıyor.
Biz vatandaşlar mı; figüran figüran.