Güzelim Türkçeyi korumak isteyenlerin çırpınışını her görüp yaşadığında içi “cızzz” edenlerden biriyim.

Üzülmemek olası değil ki.

Ne saçmalıklar yaşıyoruz ağızlarını dudaklarını eğip büküp özenti bir sözcüğü kullananları gördükçe.

Gözleri gülüyor böyle boş sözcüklerle kurulu cümleleri telaffuz ettiklerinde.

Ucuzluk işte.

Bu nedenle sabahları karşılaştıklarıma “günaydın” diyorum.

İyi günler, hoşça kal, dostça kal, sağlıklı kal, güzel kal sözlerini de olabildiğince kullanmaya gayret edenler arasında bulunmanın mutluluğunu yaşıyorum.

 

Kötü örnek çok.

Örneğin MSN denen teknoloji.

Evet, peki, tamam yerine okeyi “ok” diyenlere “neden yabancı dil kullanıyorsun?” sorusu yöneltmek anlamsız kaçıyor.

Türkçe yerine yabancı ve uydurma sözcüklerle entel (!) takılan bu özentiler, bir de “kanka” diye anlamsızca bir  sözcük türettiler.

Kanka ne demek?

Söylenmek istenen “kan kardeşi”nin kısaltılmışı oysa.

Kan kardeşim sözü uzun geliyor ki “kanka” diyerek hava basıyorlar.

Akıla bakar mısınız?

Sanki, “entel” ile “entelektüel” arasında hiçbir fark yokmuş gibi ısrarla bu uydurukçuluğun kuyruğunda koşuyorlar.

Aynen “hoşça kal” yerine “bye bye” dedikleri gibi.

Bye byeyi “bay bay” diyerek hoşça ve dostça kal yerine “erkek erkek” diye çığlık attıkları gibi.

Her gün yeni bir palavra sözcük ile konuşma ve yazma dilinde yabancılaşan bir toplum olduk gitti.

Gittik de nereye kadar gideceğiz.

Bir toplum kendi kültürünü benimsemez veya bu kültürden kaçarak kendini özentinin içine sürükler ise “nereye?” sözüne yanıt bulmak zorlaşıyor.